Friday, September 20, 2013

TK 1309 - Bi gidemedik...


Sabah uçuşu sevmiyorum. Çok erken olmasa da sevmiyorum. Ama müzisyenin kaderidir. Erken uçar erkenden gider eşyalarını bırakır ya provaya ya da direkt sound check + konser ikilisine koşarsın. Mecburen. Sabah rötar vardı. Ben THY çalışanları haklı sebeplerle greve girdiğinden beri THY uçuşu yapmadım. Yani sanırım dördüncü aydayız! Fakat bu gidiyor olduğum festival az bütçesi olan bir organik tarım, yeşil ve ormanı destekleyen, sürdürülebilir, yenilenebilir enerji üzerine olduğu ve en ucuz bilet  de THY olduğu için ses edemedim. O aktivistlikten buna, bir tercih yapmam gerekti. Her neyse. 3 kapı değişikliği sonrasında dünyada kim varsa kopup Atatürk Havalimanına gelmiş gibi bir kalabalıkta bir uçtan diğerine üç kez deli danalar gibi koştuktan sonra, uçağa binenlerin indirildiği, 1 saat de rötar yaptığımız tuhaf bir yolculuğa başladık. Torino' ya gidiyorum. THY direkt uçuyor. O da başka acayip. Uçakta kahve yüklememişler krizi vardı içeri girdiğimde hostesler arasında. Aklıma "airport" filmi geldi, güldüm! Amerika uçuşu olsa çok büyük kriz olurdu da italyanlar zaten o kahveyi içmeye tenezzül etmiyor!

Gezi parkı hakkında bir yazı yazmam gerekiyordu. Uçağa bıraktım yarısını. Evde bitiremedim. Bir duygu var beraber Torino'ya taşıyorum şu anda. Hayırdır inşallah! Kafamı karıştırıyor. Bulut gibi, kafamın sağ ve sol yarı küresi arasında sürekli hareket halinde. Yakalayabilirsem yatıştıracağım ama yakalayamıyorum namussuzu. Kaçkarlarda gördüğüm sis bulutu gibi, bir var bir yok. Hop iniyor, bir anda dağılıyor. Uçakta btirdim yazıyı herşeye rağmen. Yazıyı yazmak biraz sinirlerimi bozdu. Zamanında yazıp bitirememiş olmamın sebebi de o zaten. Hatırlıyorsun iyice duyarlılaştıklarını, artık konuşulmayanları, belki de unutman gerekenleri, hiç unutmaman unutturmaman gerekenleri. Of!

İtalya coğrafi olarak çok komik bir ülke. Nereye gidersen git ortadan giriyorsun memlekete. Sonra sağa sola... Ben şimdi en kuzeye, kuzeyin de en ucuna. Torino sevdiğim bir şehir. Daha önce Utku (Tavil) ile duo bir performans çalmıştık doğaçlama. Küçük bir klüpte. Soğuk bir zamandı. Şimdiki açık hava konseri, parkta çalacağız. Sanırım gündüz hava iyi olacak ama akşamları kuzeyde olduğumu hissedeceğim gibi geliyor. Kocaman meydanları var Torino'nun. Mussolini zamanından kalma kocaman, heykelli, çıplak meydanlar. Bu anlamda faşizm ve komünizm meydanları birbirine benziyor. Taksim'in şimdiki halini düşünüyorum. Bravo AKP. Sağol Tayyip. Teşekkürler Topbaş! Çoktan olduk Avrupalı sayenizde! 

Aklıma geliyor sık sık... Bir yakalarsam var ya! 

Elimdeki kırık hala tam olarak iyileşmemiş. Geçen hafta 4 konser çaldım, 4.de ben buradayım dedi sağolsun. Yarın da hem solo hem de grup ile çalacağım iki konser var. Çok değil ama hafif bir endişem var açıkcası. İnsan bizim çaldığımız gibi müzikler çalarken çok denetleyemiyor kendisini. Şöyle oturayım böyle kalkayım yok. İçinden geliyorsa çakıyorsun bir tane yukarıdan aşağıya. (Aman yapma Selen, bu sefer yapma!). 

Umarım sakatlanmadan dönerim. 

İniyoruz. 
Sallana salına. 

20.09
15.06
Torino üzerleri 




No comments: