Saturday, November 26, 2011

Beklemek uzerine 003

Oy oy oy. Bundan bir sene once birisi gelip bana deseydi ki boyle bir sey yazacaksin beklemek uzerine... Ama o zaman nereden bilebilirdim ki? Bu yuzden seviyorum yasamayi iste. Macera dolu, degisiklikler, yeniliklerle dolu. Degisiklik derken icimizden bahsediyorum tabii sacimizi basimizi degistirmekten degil. Degisiyoruz iste degismeye aciksak. 


Gecen sene bekliyordum zannediyordum ben. Zannettigimi simdi anladim. Bekleme eyleminin kendisi farkliymis megerse... Ben Italya'ya geldigimden beri buraya neden geldigimi sorup duruyorum kendime. Neden geldim ben, neden? Aylardir otellerde surunuyorum, durmadan calisiyorum, istedigim gibi kendim icin pek bir sey yapamiyorum. Guya kendime zaman ayirmistim bu sene! 10 gun sonra donuyorum evime. Neden geldim hala soruyordum. Ancak bugun ormanda tek basima (cidden onumde arkamda saatlerce, kimse yoktu) yuruken sesler duymaya basladim. Ama agac hisirtisi degil duydugum. Durdum. Nedir? Baktim tepeme. Dusen yapraklari duyuyordum! Hayatimda ilk defa agacindan kopup yere dusmeye baslayan yapraklarin sesini duydum ben. Yavas yavas. Oylesine bir sessizlikten bahsediyorum yani sadece yesil alanda yurumek degil. O zaman dusundum, bekliyorum ama eylemin kendisiyle ozdes. Rahatsiz olmadan, kizmadan. 


Gecen sene de bekliyordum, evet. Cunku Beklemek eylem olarak cok aktif ve yipratici bir sey olabiliyor. Ya da beklemeyi bilmemek. Beklemeyi beklemek. Neden bekledigini bilmemek...v.s...v.s... 


Italya'ya geldigimden beri ben, bekliyorum. Otobus bekliyorum her gun en az iki kere. Eger Roma'ya da gideceksem daha da fazla. Bekliyorum gelmiyor bazen. Patricia'yi (Vakfin sahibi) bekliyorum her zaman. Alis veris yapmasi gerekiyor, kahve icmek istiyor... Hep bir sey istiyor. Hep konudan uzak. Bekliyorum. Her aksam ayni saatte yemek yiyorum tam 11 haftadir. Haftasonu dahil her sabah en gec 8.30da kalkiyorum. Arada yapmis oldugum NY, Florensa, Istanbul, Torino gidis gelisleri haric. Her aksam 7.30'da yemek yemeyi bekliyorum. Hic problem etmeden. 2,5 ay Italyan hukumetinin bana oturma iznimi yollamasini bekledim 8 kere karakola gitmek zorunda kalarak (ikisi baska sehirde). Konser saatimi bekliyorum, Arantxa'yi bekliyorum... Bekliyorum, bekliyorum. Italya'da baska turlusunu yapamiyorsun. Kimseye kizamiyorsun ama beklemen gerekiyor. Cunku bekleyememek diye bir opsiyonun yok. Hep beklemen gerektigini soyluyorlar sana. Burada her seyin zamani farkli! Ben ne zaman ki bilgisayar'dan cikti bekliyorum printer basmiyor, heyecanlaniyorum, anlamiyorum neden daha iyi ve hizli bir printer alinmiyor kutuphaneye. Arantxa veya Roberta bana eliyle sakin ol diyor, sakin ol, basacak... bekle. Dosya yok diyorlar, arsiv yapiyoruz, alalim internetten getirsinler diyorum. Bilmemkimin Roma'ya gidip almasini bekliyoruz. Surekli inanamiyordum ben. Hep bir inanamama hali vardi yuzumde. Ama bekliyorsun. Olaylarin akisi farkli... 


Ne yapiyorlar bizi buyuksehir'de? Ne oluyor bize oralarda? Sabir?


Yurudum bugun, sunu anladim. Bazen saatlerce bekliyorum. Bugun kendi ozgurlugume kavusabilmek icin 5 saat beklemem gerekti. Once okul konseri sabahin koru, sonra printer'da program basacakti Patricia hanimefendi, onu bekledim orada. Sonra oglen yemek yemem gerekti onlarla, sakince durdum yemek yedim. Cunku ben gidiyorum kardesim sikildim sizden diye bir opsiyonum buraya geldigimden beri yok. Ama sonra uzun uzun yurudum bilmiyordum gunun sonunda yapraklarin dususunu duyacagim, duyabilecegim. Nasil bir mutluluk, sakinlik. Sonra anladim. Aslinda bekleyebiliyorum. Burada tahammul edemedigim bir takim olaylar oldugunda biliyorum ki eninde sonunda 3 oda 1 salon evime donecegim bu odadan cikip. Bunu dusunmuyorum, zaten onemsemiyorum. Sonunda ne olacagini tahmin edebiliyorsam, biliyorsam beklemek eylemi zamanin kendisi gibi bir seye donusuyor. Sorunsuz akip gidiyor, hatta eglenceli bile olabiliyor. Bilmiyorsam niye bekliyorum ki? Neden bekleyeyim ki? Bunu anladim. Rahatladim. Iyi hissediyorum. Donunce ne olur onu bilemiyorum. Cunku 'sonucunu bilmedigim seyleri beklememeye karar verdim' filan gibi bir sey soylemeyecek kadar da buyudum. Biliyorum insan egilip bukulebilir olmali. 


Karar filan vermedim. 

Sunday, November 6, 2011

(H)Otel X, Y, Z.

Otel hayati cok zor. Son iki aydir otellerde yasiyorum. Eger buraya gelmeden once otelde yasamam gerektigi soylense gelir miydim bilmiyorum?

Ariston'da su an ozlemle andigim odam.
Ilk olarak Hotel Ariston. Fiuggi'nin en merkezi yerinde otobus duragina 2 dakika. Buyuk bir otel, yemekler guzel, insanlar guleryuzlu. Internet sadece lobi'de ve koridorlarda calisiyor ama hava guzel bazen bahcede oturuyorum bazen lobi'de. Sabah ve aksam yemeklerini oduyor organizasyon, dolayisiyla yemekler bir aksilik olmadigi surece otelde yenmeli dediler. Problem yok. Ilk odam tek kisilik yatagi olan bir kose odaydi. Sekilsizdi. Rahat edemedim. Ilk soylenmem boyle gerceklesti, beni daha buyuk, buyuk yatakli, balkonlu bir odaya aldilar. Pek kimse ingilizce konusamiyor ama herkes iyi niyetli, o yuzden anlasiyoruz. Beni konusmaya zorladiklari icin de italyancam cabuk ilerledi ilk dort hafta. Bir ara otele Polonyali grup geldi. Hayatim kabusa donustu. Her sabah 6'da kalkiyorlar, topuklu ayakkabi ile bir kadin surekli odada yuruyor o saatte asagi yukari. En az bir saat. Iskence gibi! Hic uyuyamadim o hafta sonu. Ertesi hafta sonu Japon'lar geldi durumlar farkli degil. Koridorlarda konusuluyor, kapilar carpiliyor. Zannedersin dunya onlarin! Yine uyku yok! Anlamiyorum neden Italya'da insanlar bagirip cagirmaya basliyor daha o sirada. Roma'ya gidip geliyorum sik sik. Henuz diger resident scholar gelmemis memleketinden. Son hafta o da geldi. Hemen hafta sonu Floransa'ya gittik, arkadas olduk. Cunku kendisi bir Ispanyol ve cellist. O kadar Ispanyol'a benziyorsun ki diyip bazen benimle yanlislikla Ispanyol'ca konusuyordu. Bir sure sonra alisti. Anlastik biz, aramizda cabucak denge kuruldu. Uyumlu ve tatli bir insan. Basta biraz sikici buluyordum kendisini ama tanidikca cok eglenceli taraflari olan birisi oldugunu anladim. Yeni calisma arkadasim ve mecburi 'best friend'im Arantxa from Spain. Floransa'dan geldik hava hizla sogumaya basladi. Patricia (the boss) bize dedi ki orada sizi isitamazlar, otel cok buyuk, musteri yok dukkani kapatmak istiyorlar. Peki dedik ikinci otelimize toparlanip gittik. San Remo. Meselenin parayla ilgili oldugunu dusunemedik. Eh, o sirada henuz Patricia ile pek tanismiyorduk.

Hotel San Remo. Ay ay!!!
San Remo'ya otel demeye bin sahit ister. Disarisi bahce ve aciklik. Odam eflatun rengindeydi, yatak rahat ama mekanda bir tuhaflik var. Kokusundan ic isisina kadar rahatsiziz. Arantxa ile yanyana odalara gectik. Benim odam daha buyuk cunku masa var, ve muzik yazabilmem icin sart oldugundan buyuk odaya benim gecmeme ses cikarmadi Arantxa. Cok iyi birisi zaten. Fakat oda kose oldugu icin soguk oluyor. Soz verildigi gibi kalorifer yakilmiyor, sadece sabah 9'a kadar sicak su var ve en fenasi kimse ingilizce konusamiyor. Italya'da biraz ingilizce konusabildigini soyleyen ile hic konusamadigini soyleyen kesinlikle dogruyu soyluyor. Bunlar hic konusamiyor. Bir kari koca cift, sert mizacli. Calisanlari yok her seyi kendileri yapiyor. Mekanda huzursuzuz ama bir turlu sebebini anlayamiyoruz. Yemekte adam beni gerdi ne istiyorsun her gun, et yemiyorsun yaz bize o zaman dedi. Haydaaa.... Dedim onu da niye ben dusunuyorum acaba? Adam kaba ve cok rahatsiz birisi. Yurtta gibiyiz. Surekli iki cift goz ne yapip ettigimize bakiyor. Odalarimiza giriliyor sorulmadan edilmeden. Kapimiz caliniyor surekli yemek saati diye! En sonunda adamla kavga ettim, kapimi calma! diye. E ben de Akdeniz'liyim sonucta, oyle 'el kol' konusabiliyorum gerektiginde. Benim gibi 'tekligine' duskun birisi icin kabus gibi bir mekan San Remo. Tek guzel sey Bar Francesca'ya yakin. Iki adim otesi. Francesca buranin en super cool mekani, icinde piyano var. Her Persembe canli muzik. Claudio ve Marco aksamlari, anneleri 'the Mama' gunduzleri calisiyor. Yemekler harika, kahve guzel, muzik guzel, ickiler bize indirimli =) En onemlisi wi-fi var! Cunku otelde yok. Aksam bangir bangir tv sesi otelde. Zannedersin biz sigindik oraya parasini Patricia vermiyor?! Herif en sonunda bize alenen ve cirkin bir sekilde karisip (nereye gidiyorsunuz, kacta geleceksiniz v.s...) ustune de asilinca hemen tasi taragi toplayip dogru Hotel Touring'e...

Touring'i seviyoruz. Kapida bisikletler var.
Burada da oda sorunu yasadik. Arantxa'nin odasindaki masa daha buyuk diye oraya gecmem gerekti, nedense masalari degistirmiyorlar? Italyanlar cidden cok enteresan. Arantxa yine bir iyilik yapip odasini bana verdi. Ben de ona hediye aldim =) Ama otel guzel, piyano var cok kotu durumda ama hic degilse arada calabiliyorum. Banyo buyuk, kalorifer var en onemlisi cunku dagda oldugumuz icin Roma ile genellile 3-5 derece farkimiz oluyor. Ozellikle geceleri kemik usuten cinsten. Otelde Roberto var hayatimizi kurtariyor. Ingilizce konusuyor ve cok akilli birisi. Yemek sorunu yasadim ben yine burada tabii vejeteryan beslenme cok buyuk sorun Italya'da. Ne yapacaklarini hep bana soruyorlar. Aslinda memnun etmek istediklerine eminim ama oyle bir stresle yapiyorlar ki bu isi dunyadaki tek vejeteryan insan benmisim gibi hissediyorum! Neyse kavga dovus en sonunda yemek sorunu cozuldu bir nebze de olsa. Roberto her gun ingilizceye ceviriyor yemek menusunu anlasiyoruz boylece. Fakat burada da her gun ayakkabi sesi sorunu. Her hafta sonu Persembe'den hristiyan aileler geliyor dua etmeye! Sabahtan aksama sarki soyleyip dua ediyorlar. Yaslari cok genc. Hepsinin elinde 2 cocuk bir de karinlarinda yenisi! Sabahtan aksama cocuk sesi ve odamin ustunde topuklu ayakkabi sesi. Insanlar sabah kalkar kalkmaz bagirarak konusmaya basliyor koridorlarda odalarda. Hic kimse de birbirine sus demiyor. Bir gun sabah 6.30 da koridorda konusan iki adama pijamamla kapiyi acip baktim, uyumaya calisiyorum dedim cok sasirdilar! Bayagi sasirdilar. Sabah 6.30'da. Simdi ben dusunuyorum bunca senedir yuzlerce kez otelde kalmisimdir dunyanin cesitli yerlerinde ve Turkiye'de. Nasil oluyor da sabah mesela kahvalti kacirana kadar uyuyabiliyorduk. Hatirlamiyorum hafizamdan silindi. O insanlarin hepsini bulup tek tek opmek istiyorum. Yeminle soyluyorum Italya'ya vardigimdan beri 8.30'dan gec uyanamadim! Belki bir tek Torino'da kaldigimda. Onu da sagolsun Utku ayarladi da evde kaldim. Ama yine komsu cocugu gurultusu. O da saat 10'da. Olsun yani!

Haftaya NY'a gidiyorum ben. Maki'nin odasinda rahat ederim, bir hafta sakin uyurum, istedigim saatte istedigim yemegi yerim, hatta belki hic bir sey yemem bir sure, istedigim saatte uyanirim diye umuyorum. Ama Patricia olmadigim zamanlari odemek istemiyor diye esyalarimi Arantxa'nin odasina koymak zorundayim. Geri geldigimde de ayni odayi bulur muyum bilmiyorum? Neyse. Macera 8 Aralik'ta son buluyor. Evime dondugumde bir sure evden cikmam herhalde. Ac billac otururum, oh ne guzel!