Monday, September 24, 2012

TK 1952


Amsterdam - Istanbul



TheLast Airbender. Nerede oldugunun onemi yok! Fantastik dunyada kaybolmam beklenirdi. Bu filmlerin amaci bu yani sonucta. Baska bir dunyanin parcasi olmak. Kurgu filmlerini ondan seviyorum. Bu dunyanin parcasi olmak istemiyorsan, zaten oyle degilmis gibi hissediyorsan girip o kapidan baska bir vakitten caliyorsun. Orasi degil de burasi gibi. Oyun gibi.


Dun parkta yururken (Erasmus park) "kacak oynamak" lafina takildim. Kacarsan nasil oynayabilirsin ki? Kacaksan oynayamazsin. 


Dersler baslayacak bir sene aradan sonra yeniden.. Hazir degilim. Uzuntum var. Uzuntu hic bir seye tam olarak konsantre olmana izin veren bir sey degil. Hep bir tarafinda aciyi hissederek yasiyorsun. Renkler, kokular ve aci... Istanbul'da, Levent'te, Amsterdam'da. Sokakta, yatakta, ucakta..

Oguz Buyukberber'in Bimhuis konseri. Carte Blanche Oguz Buyukberber. Oguz icin buyuk basari. Harika insanlarla caldi bir kez daha. Hollanda'dan sanat ve muzik camiasindan onemli insanlarla dolu bir izleyici grubu buyuk ilgi ve heyecanla takip etti tum konseri. Ben ve Istanbul'dan cok sevdigim bir arkadasim da konserdeydik. Birisine yakin hissederken hem gipta etmek hem de onun icin mutlu olmak harika bir his. Cok daha basarili olsun istemek ama ayni zamanda sahneye cikip calmak da istemek... Istanbul Caz Festivalin'de Salon'da muthis bir ekiple cok etkileyici bir konser calmisti bu yaz. Hakkinda yazi yazmistim burada. Cuma gecesi ise Amsterdam'da retrospetktiv benzeri bir konseri vardi. 4 ayri proje. Kulak ve beyin acici. En onemlisi "ic" acici. Demirhan Baylan ve Cem Aksel de caldi konserde bir projede. Yine onceden denemedigi isler de vardi. Cok hosuma gidiyor boyle olmasi. Hatta sahne arkasinda konserden once dedim ki" filmin sonunu soylemeyin" sakin! Gulduk hep beraber. Iyi ki soylememisler.

Son gece hep birlikte vakit gecirdik. Hayatimiz nelere degisti, nelere dogru gelisti diye baktik. Ben cok guzel bir Thai yemeginin ortasinda aglamaya baslayinca (yeri zamani hic belli olmuyor bu aralar / masaman curry tofu) sirayla sarilistik, hep birlikte aglastik. Anlastik.


Duygular, anlar, paylasimlar, beklentiler, eklentiler..


...tum bu karmasa icinde ic'inin pesinden kanal kenarlarinda yurudu, bosluklarda. Yagmurlarda. Soguklarda. Sessizlikte...

Bu yolculuk da boyleydi. Ama yarin daha zorlu, daha damardan bir yolculuk baslyor. Ne zaman bitecegini bilemedigim. Yarin kendime size ulasmak uzere "Kimim ben soyler misin? Yalnizligin icinde mum." diyecegim. "I am made of ice", "There is someone for everyone", "Baktim orda misin? Yoksun. Yoksa var misin?" da diyecegim.

Artik size ne zaman ulasir bilemem?

Thursday, September 20, 2012

Kırmızı Şapka


Kırmızı Şapkası vardı kırmızı
Kırmızı Şapkası vardı.
Sorsan yalnız yürüyordu.
Yanlız yürüyordu.
Oradaki dağın arkasına gidiyormuş
Oradaki dağın arkasında hiç bir şey yok.
Hiç bir şey yok.




Hiç bir şey yok.

Sunday, September 16, 2012

Cok gec.



Bana zaman ver La Luna
Her sey gitti bak.
Hersey aglayarak gitti sular sogudu.

Bir kurban dusuyor simdi aramiza La Luna,
Ucumuzden bir kurban.
Serin bir cizgi cekiyor gokyuzune.
Cok gec, cok gec artik
Cok gec, cok gec artik...
...

Bu gece. 
Zaten boyle bitmeliydi.
Hatirlamak / Unutmak
Unutamamak / Hatirlamak.
ince bir cizgi arasinda salincak gibi
bir yukari, bir asagi...
bir yukari, bir asagi...

Kolay degil tum bu anilarla bogusmak.
Kolay degil tum bu anilarla barismak.
Kolay degil tum bu anilarla....

---

Bir gece ansizin telefon calmisti.
Karsidaki ses demisti ki Selen, cok acayip bir parca kaydettik, duyman lazim. Hemen gel!
Ben dedim ki icimden gitmem lazim.
Karsidaki ses dedi ki, bak otur buraya muzik bu, ama ben gidiyorum evden simdi, sen dinle. 
Sen dinle, otur buraya dinle ve bana ne hissettigini soyle...
Iste sarki buydu.
Iste buydu.
Ilk defa duydugumda soguk bir aksam ustuydu.
Isiklar los ve bir sedir uzerinde yalnizca...
Ve sadece ben duydum. 
Siz henuz yoktunuz.

Kolay degil bu anilarla. 



Bu sabah yalniz uyandim,
sensiz olmaz, sensiz olmaz.
Tanidik kokular yok,
sensiz olmaz
Kahvaltim anlamsizdi,
sensiz olmaz, sensiz olmaz.
Ilk sigaram bile tadsizdi,
sensiz olmaz.

Anlasilan alismisim,
sensiz olmaz, sensiz olmaz.
Bir verdiysem iki almisim,
sensiz olmaz.
Ask bir dengesizlik isi,
sensiz olmaz, sensiz olmaz.
Dengeye donusen sevgidir,
sensiz olmaz.

"Yine kendi kendime sormadan duramadim
Niye seni boyle istiyorum diye bulamadim?"

Yalnizlik zor, sokaklar cikmaz,
sensiz olmaz, sensiz olmaz.
Hep tekduze, her sey dumduz,
sensiz olmaz.
Anlamak cozmeye yetmez,
sensiz olmaz, sensiz olmaz.
Biraz telasli, huzursuz,
sensiz olmaz.


"Yine kendi kendime sormadan duramadim
Niye seni boyle istiyorum diye bulamadim?"


Niye? Niye?

Gece gelmis, yatagim bos
sensiz olmaz, sensiz olmaz.
Sen uzaktasin, ben uzanmis
sensiz olmaz.
Anlamak cozmeye yetmez
sensiz olmaz, sensiz olmaz.
Zaman gecmez, sabah gelmez.
sensiz olmaz.

"Yine kendi kendime sormadan duramadim
Niye seni boyle istiyorum diye bulamadim?"

Sensiz olmaz. Sensiz olmaz. 

Sunday, September 9, 2012

Her seye ragmen hayat...

Fiuggi Terme. Kasim.

Gecen sene tam bu gunlerde hic bilmedigim, hic tanimadigim, google arastirmasindan bile bir sey anlayamadigim kucuk bir Italyan kasabasina yerlesmek uzere gitmistim. Nerede kalacagimi ve yasama sartlarimin ne olacagini bile dogru duzgun bilmiyordum. Gittigim yer Termal bir kasabaydi ve gercekten sezon bittiginde, issizlasti. Hayatimda hic yasamadigim kadar issiz ve tuhaf bir yerde yasadim 3 ay. Sessizlik icinde. 

Neden ve nasil gittigimi hic anlayamadigim bu 3 ayin sonunda, kosturmali hayatima Istanbul-New York-Berlin seklinde geri donmustum. Hic bir sey olmamis gibiydi. Her sey yerli yerinde duruyor. Ama insan farkedemiyor kendi duruyor mu? Hep zannediyoruz ki zamandir sadece akip giden...


Selale kindly explains to me how big is the biggest! 
polonezkoy yolu.
Bu aralar hayatin bana getirmis oldugu o acayip kargasali, kaotik, kararsiz ve tuhaf donemin (1 Ay/ BIR ay!) ardindan anliyorum simdi neden gittigimi. Tam 1 sene sonra, bugun, Istanbul'da yine yesilde, sessizde, Polonezkoy'de yuruyorduk ki anladim neden gitmem gerekmisti? Anladim ve ustune bir soguk bira ictim. 

Hic dogmayan ve yok olmus arasinda gecirdigim dakikalar... Paylasmak ve baglilik ne kadar kolay gelisebiliyorsa bunlarin yokluguna alismak da bir o kadar zor oluyor. Bir bakmissin hic fol yok yumurta yokken birisine "sunu yedim, bunu yaptim, burasi soyle bir yer, v.s... " diye haberler gecmeye baslamissin. Yerinde duramiyorsun. O kadar basit ve cabuk oluyor ki 'o kisiyle' paylasma istegi sen basina geleni ancak sonradan farkediyorsun. Yasadiklarini tek basina yasamaktan vazgecmek nadiren oluyor ama oluyorsa cok cabuk oluyor. Fakat kendi kendine donmen maalesef bu kadar kolay olmuyor. Hosuna giden yeni bir seyle karsilasinca, anlatmak istedigin heyecanli bir sey olunca 'nereme sokacagim simdi ben bu hissi?' oluyorsun. Aliskanliklar... 

...yuruyordum. Yapraklarin dallarindan kopup dusme sesini duymustum. Ne guzel!


Sessizce durabilmek diye bir sey var! 
Bazen diyorum keske ben de ortaliga bagirabilsem 'soyle oldu, boyle oldu, hahaha..., sunu yaptim bugun, bunu yaptim fotosu bu....'. Buyuk tuzak. Insan sadece daha da yalnizlasir bunun sonunda. Ic'te her sey. Biliyorum. Oralarda, disarida bagirdiginda ise sadece yalnizlik ve huzun... 

Hic dogmayan. Cok zamana ihtiyacim var. Agir. Ben duruyorum. Zaman geciyor. 

En huzurlu oldugun ani dusun dedi A. Dusundum. Icine doldur dedi. Dolduramadim. Uzanmis lacivert denizine kucuk cakil'in, soguk kaynak suyu altinda, cikir cikir cakil sesleri kulaginda, gozleri kapali dinliyor. Cok huzurlu gozukuyor. Bakiyorum uzaktan kendime. Icine girmeye calisiyorum. Calistim, calistim olmadi. "Elini tutabilir misin?" dedi A. Elimi tuttum, yanima uzandim. O kadar. 

Sunday, September 2, 2012

...dördüncü çözülme.






tarif et kendini askini, tarif et o zaman. 









-Vucut gitsin, bitsin, sona ersin istemistin dorduncu dugumde. Hic korkmadin mi sasirmaktan? Yeniden ikna olmaktan etin hayatina, hic korkmadin mi? Hic bir sey istememek daha kolaydir, istedigin bir seyle karsilasmaktan. Mahirsin zehirli cumlelerde. Oyleyse sira simdi iyilikli sozlere gelmisse, kendi "ic" bilgini kullan. Elbette daha iyi bilecektir kiymetini insanin, aciyla sinanmis et. Zehirli seydir yalnizlik, dikkat et. Desme; yetin. Yet. Ve aslinda en zorlu gecen bu olacaktir senin, dikkat et. Kalabaligin ilisebildigi bu maddede, tedavi ettikce tedavi olan bir simya var. Tedavi ettikce tedavi olan, dikkat et. Ve eger simdi bir TAŞ anlatirsa bunu sana, dinle. Cunku bir taş olmayi bildigini soylemistin sen de-

Bir taş, bir taşin hafizasini taşir hep. Ve simdi, hic olmadigi kadar aci bu...

Bir taş sabreder yalnizca. Zamani dilenir zamandan. Taşin silahi sabretmektir. Taşin silahi, aciyi govdesinden hakkiyla gecirebilme becerisidir. Cunku nasil bir taş kendi agirligindaysa, tutuluslarin acisi da ancak kendi kadardir. Fazlasi var sanilacaktir; ancak bilin ki, tutulusun acisi sadece kendi kadardir. Katlanmak icin zamandan zaman dilenmek gerekir. Tutulmuslara verilecek ilk tavsiye budur. 


...acisini dusundukce tutulusun, soylemeden edemeyecegim.

Kirilmaktir sir. 

Kirilmak sir. Tutulmus oldugun yanini oldugun yerde birakip, tutulmaya birakip, bir baska taş olarak olmaktir artik. "Ben", baskalari olur artik o zaman. Ama elbette bir taşin gucu yeter bu sabirsizligin bedelini odemeye. Artik hic tutulmayacak olmanin lanetli katiligini, kuculmus ve katilasmis govdesini sonsuzluga dogru surukleyip goturmeyi ancak bir taş becerebilir. 

Taş, baslangicta kati degildir. Fakat taş ogrenir. Ve taş, iste taş olmayi, boyle tutulup kirilarak ogrenir. 


Ece Temelkuran - Ic Kitabi