Monday, April 30, 2012

De Get!

Boyle bir sinirleniyorum bu aralar! Neyse ki Erik sezonu erken basladi bu sene. Haşir Huşur... Insan rahatliyiveriyor. 


Bugun var bir andavallik. Sabah sabah bir sinirle kalktim. Olur ya oyle gunler. Her sey igrenc, her sey korkunc, her sey vir vir zir zir... Ne zamandir duvar kagidi bakiyorum. Ortalik cosmus bu konuda. Neler neler var. Her renkten, her cesit kagit. Ben normalde cabuk karar veren birisiyimdir ama bu sefer Studyo icin bakiyorum. Bir suru sey dusunmen gerekiyor; yok ic acici olsun, yok renkli olsun ama desenli olmasin (mi?), yok parlak olmasin ama zart olsun zurt olsun. Gidiyorum begeniyorum diyorlar stokta yok 3 hafta beklersiniz. Baska yerde begeniyorum o rengi yok bu var. Ben yatiyorum gozumu kapiyorum rengarenk desenler kagitlar ucusuyor gozumun onunde. Karar veriyorum vermesine ama kagit var da yok. Bizim demokrasi gibi. Aslinda her sey gibi son zamanlarda bu ulkede. Var da yok! 


Gecen gun adamin teki uzerime yurudu. Yolu kapatmis gitmis yarim saat bekledik ki gelsin beyefendi yolu acsin biz de cikip evimize gidebilelim. Dedim "sen insan misin?". Son sozlerim olmak uzereydi. Cunku bu tipler illa cok alinacak bir sey bulurlar (bknz: Zeki Demirkubuz, Yeralti). Adam hic beklemeden elini kaldirdi, tam patlatiyordu bir tane araya Maki ve oteki sofor (onun da arabasi hapis kalmisti) girdi. Adam israrci cikti. Cikacak bunlarin uzerinden beni dovecek, yani emin, gozu donmus 'sus laaaaaaan' dedi o el bi kalkti! Hayatimda ilk defa siddete bu kadar yakinlastim ve duramadim. Adam elini kaldirinca geri gitmek lazim degil mi? Ne oldugu belli olmaz! Ben ileri gittim. Ben de giricem adama tekme tokat aklimdaki cidden buydu. Sonra anladim ki siddet konusu cok ciddi bir konu olmus hepimiz icin. Sadece 'onlar' icin degil, 'bizim' icin de. Biz de doluyuz! Ben kizar sinirlenirim, oyle cok sakin bir yapim yok. Ama birisi bana saldirinca anlarim tehlikeyi zannederdim. Anladim da duramadim. Cok fena. Insan kendinden korkuyor. 


Serhat ile S.E.S studyosu ortakligimizi bir guc birligi ile baska bir yere tasiyoruz. Cihangir'de cok guzel bir studyomuz olacak. Cok yakinda. Ama tadilat bilmem ne, isler var ne zamandir. Biz de calismiyoruz eski mekanimizda. Bekliyoruz. Cok heyecanliyim ben bu yeni yer icin. Bugun kagitci sonrasi studyoya gitmeye calisiyoruz acayip trafik var. Ne oluyor ne oluyor diye deliriyoruz. Aaa.. megerse sevgili bizi bizden korur polis teskilatim yolu kapatmis kimseyi gecirmiyor. Neden? Cunku yarin bir mayis. En korkunc gun! Daha 23 Nisan'dan paneller, koruma onlemleri gozumuze gozumuze sokulmustu. Bir guzel inci gibi dizmislerdi onlari. Oh insanin ici aciliyor tabii. Kendini cok korunakli iyi hissediyor. Aferin hukumetimiz ne guzel dusunuyor her seyi bizden once. Seviniyor insan, mazallah tum onlemler alinmis artik taskinlik maskinlik olmaz. Oyle tek sira halinda girip cikariz meydana sergiye gider gelir gibi. Cok da bagirmayalim bari, kimse rahatsiz olmasin oturdugu yerde. Kutlama var da yok hesabi...


Sonra bir ulke'nin sevgili basbakani sanatcilarina bile kizar. "Sen kim oluyorsun?" der. Siradan vatandasini sanatcisina, doktoruna, ogretmenine, karisina kizina karsi kiskirtir. Birileri birilerini oldurur. Oldurulen doktor olunca oteki doktorlar dogal olarak sokaklara dokulur. Onlara da kizar, "siz kim oluyorsunuz" diye bagirir. Ama bu arada tecavuz edilen 13 yasinda kiz cocuklarini pek kimse sahiplenmez. Adamlar serbest kalir sokaklarda. Ona laf edene kizilir. Yani tecavuzcu vardir da yoktur. Var da yoklar ulkesi. 


Dun Iron Lady'yi seyrettim. Hani su muhtesem Meryl Streep'in Margaret Thatcher'i oynadigi film. Filmin sonlarina dogru Demir Lady'nin takindigi tavirlar, soylemler bana siddetle birisini hatirlatti. Ama Thatcher sadece 11,5 sene basbakan olabilmis, onuruyla gorevden istifa etmis birisi. O kadar da animsatamadi yani. Uykum kacti, bir suru kotu ruya gordum filmden sonra. Sonra sabah kalktim. Ruya degilmis megerse!


Haydi 1 Mayis Isci Bayraminiz Kutlu Olsun. Yarin sokaklara. 


Harş Hurş................


p.s. Abbey Lincoln soyluyor bu ozel gunde bizler icin. Throw it Away

I think about the life I live
A figure made of clay
And think about the things I lost
The things I gave away

And when I'm in a certain mood
I search the house and look
One night I found these magic words
In a magic book

Throw it away
Throw it away
Give your love, live your life
Each and every day

And keep your hand wide open
Let the sun shine through
'Cause you can never lose a thing
If it belongs to you

....


Monday, April 23, 2012

Nisan henuz bitmeden...

Fotograf: Kemal Cengizkan
Ne zaman geldi ne zaman bitiyor onu da anlamadik ya neyse...


Bir seyin olmasini beklerken zaman cok cabuk geciyor. Bir tiyatro oyununa muzik yapmistim, Istanbul Tip Fakultesinin Tiyatro kolunun kendi yazdigi oyundu. Orada asagi yukari tum episodlar o bolumun onemli karakterinin 'beklerken ne de cabuk geciyor zaman?' lafiyla bitiyordu. Onu hatirladim birden. Hey gidi..


Bu yazi uc nokta yazisi anlasilan...


Ben Italyanlar gelecek telasi ile haftalardir bir konser bekliyordum. Marcello Allulli (Tenor Sax) ve Michele Rabbia (Perkusyon, Davul, Elektronik Muzik Bestecisi) 7 Nisan'da Borusan Muzik Evi'nde Canti Liberi adini verdigimiz projeyi calmak uzere  5 Nisan'da Istanbul'a geldiler. Heyecanla gittim bulusmaya otellerine. Ilk is olarak prova sordular. Bu arada Marcello ile tanisip arkadas olma tarihimize blogumu okuyanlar sahit oldu yakindan, ben Italya'dayken. Daha once okumamis olanlar burdan okuyabilirler: Rrrromaaaa!!! O gece Aydin, Amy, Amy'nin bir gece once birlikte caldigi arkadas Alex, esi Matt, Ekin, Marcello ve Michele hep birlikte Balikci Sabahattin'e gidip tika basa yedik, Turk misaperverliginin Italya'daki gibi bizde de mideden gectigini daha ilk geceden kanitladik. Ertesi gunu prova kisa ama ozlu gecti. Herkes elinde bir suru notayla geldi, sonunda tam tahmin ettigimiz gibi oldu ve cokca ozgur dogaclamalarin yonlendirecegi, sadece yol haritasinin konusuldugu bir konser hazirligi oldu. Aksam hem Borusan Muzik Evi'ne hem de 60m2'ye ugradik, calinacak mekanlar gorulsun diye. Geceyi cok uzatmadik. Borusan Muzik Evi konserimiz icin Kemal Cengizkan'dan bir seri gorsel hazirlamasini rica etmistim. O da beni kirmadi ve insan ellerinin on planda oldugu harika bir gorsel serisi hazirladi. Sound check sorunsuz gecti. Borusan ekibi Yagiz, Aydin ve Linda bizi cok guzel agirladilar. Konser tahmin ettigim gibi cok ozel bir konser oldu. Konsantrasyon, duyum, ve dolayisiyla uyum cok iyiydi. Mekanin yeni piyanosu muthis bir Steinway. Hem calmasi tatli, hem de kukruyor. Kacirilmamasi gereken bir konser oldu ama maalesef tahminimizden bostu. O kadar kar kiyamet sonrasinda havanin en guzel oldugu ilk Cumartesiydi! Istanbul'lulari iceri sokabilene askolsun tabii o havada. Maalesef. Michele Rabbia bir dahi. Sahne tavri, muzisyenligi ve arkadasligi anlatilmaz yasanir birisi. Asagida konserden yeni bir parca paylasimi. Album kayitlari yakinda. Diyorum, yine sarkilar var. Bu sefer baska baska turden. Bambaska bir album...
Michele ile duo oldu bu sonunda. Adi ustunde Canti Liberi (Ozgur Sarki).
Kirmizi Sapka:



Fotograf: Maki!
Sonra 60m2'nin Jazz 15 gunlerinde caldik hep birlikte. Bu sefer Muzik Evi'ndeki muhtesem Steinway yerine benim Nord Stage'im ve Jam Man Stereo Looper'im vardi. Ilk defa kullanacaktim onu da sahnede. Firsat buldum diye sevinc icindeydim. Bambaska kafalarda bir konser oldu bu sefer. Sonucta klup konseri, orasi ufak bir yer duyumlar farkli. Baska parcalar caldik, iyi muzik dinler bir tayfa vardi dinleyici olarak. Gergindim ben o gun biraz. Evde dinlendim oysa ki tum gun ama yine de bir agirlik vardi ustumde. Bazen gerginlik insana cok farkli seyler caldirabiliyor. Normalde calmayacagin seyler mesela. Ertesi gun cok az vakit vardi hep birlikte kahvalti ettik ve gittiler. Benim icin cok buyuk yorgunluk oldu ama her dakikasina degdi dogrusu. Cok guzel muzik konusuldu. Giderken Michele I-pod arsivini birakti. Butun yaz denesem bitiremeyecegim kadar cok muzik oldu evde. Yeni album icin de cok acayip fikilerim oldu sayesinde. Son 3 gun bende kaldilar. Evde mutemadiyen muzik vardi. Ve de Italyanca :)


ANT, Marcello Allulli'nin muzigi. 60m2'de caldigimiz haliyle.



Bu da benim yeni parcalarimdan birisi. Duality. Ayni konserden.



Michele 3 tane albumunu verdi bana. Boylece 6 aylik turneler, dersler, calismalar sonucunda elimde dinleyebilecegim onlarca CD birikti, sahibinden elden teslim. Belki firsatim olursa onlari da bir yazida degerlendiririm. 


Konserler arkasindan Adana'ya ve Iskenderun'a gittik gecen hafta Maki'yle. O cidden fotograflari ile paylasilmasi gereken bir durum. O yuzden erteliyorum. Kunefe dedikten sonra simdilik nokta koyuyorum :) Doner donmez Ayten Alpman'i kaybettik. Cok uzucu. Kendisiyle ilgili inanilmaz bir anim var. Ilk trafik kazamdir, kendisi Levent'in ara sokaklarindan birisinde geri geri gelip ilk arabam olan Renault 5'e carpmisti. Araba daha bir haftadir bendeydi. Sonra da inip kibar kibar ozur dileyip, sizi gormedim lutfen telafi edeyim deyip bana masraflarim icin para vermis adinin da Ayten Alpman oldugunu soylemisti. Arabama carpan o oldugu icin uzulecegime sevinmistim. Tifil bir Caz muzisyeniydim sonucta. Oyle acayip bir durum. Cok uzucu haber kaybi. Bu aralar giden gidene. Kis cok agir gecti sanirim, bahar bir cok kisiye ters geldi. Nisan sonunda Istanbul Jazz Center'da calacaktim. Iptal ettik mekan hakkinda sacma sapan duyumlar aliniyor son zamanlarda. Ben artik kaldiramiyorum bu sacmaliklari! Sonra once Bilkent'te yapacagim soylesi arkasindan Tamirane'de gerceklesecek soylesiler zinciri iptal edildi. Neyse ki iptallerin hic birisi benimle alakali degil. Hayirlisi!

Daha guzel baharlara...