Wednesday, May 21, 2014

Friedrichshafen'a TK 1385 - Aklimda sendika


Insan yazmak istiyor. Yazmak yazmak ama hic konusmamak. Konusarak ayni seyleri soyleyip duruyoruz zaten birbirimize. Nasil da gaddarmis, nasil da uzulmezmis, onca insan oldu yitti gitti nasil oraya gidip insanlari hala tekmelerlermis yumruklarlarmis falan da filan. Sok olma potansiyelimizi zorladilar ya artik hic bir seye sasirmayacagiz diye korkuyorum. En buyuk korkum da bu!

301 (bize soylenen sayi) insanimiz oldu gitti yer altinda. Ilk hissettigim sey nefes alamama duygusu oldu. Onlar dumandan boguldukca benim girtlagim tikandi, cigerlerim sondu. Aradan 6 saat gecti saniye saniye izliyoruz ne oluyor, devlet ve sendika hala Soma'da yoktu. Hic gelmeselermis belki daha iyiydi, bilemiyorum tabii, orada degildim. Ya oraya gidecektim ya uzaga gidecektim, uzaga gittim. Kendimi toplamaya. Akil lazim insana, ic lazim. Icimiz ters dondu son bir senede olanlarla. Boyle zalimlik nasil olur? Olurmus iste hep birlikte gorduk. Isyan etmek bize yakismaz, cozum bulmak lazim.

Butun olanlar bana sunlari dusundurdu; 1 Mayis'ta sokaktayken isci tanimi konusunda artik anlasamadigimizi farkettim. Isci kimdir? New Balance giyer mi? Tulum mu giymesi gerekir? Fakir mi olmasi gerekir? Olmesi normal midir? Audi otomobilleri fabrikasinda calisan ile madenlerde calisan isci arasindaki farki kim belirliyor? Bugun artik kapitalizm oyle bir durum yaratti ki tam zamanli calismak bir ayricalik dunyanin her yerinde. Italya Amerika her yerde arkadaslarim sen hic degilse universitede calisiyorsun diyorlar, sakin birakma! Bak, kolelige bak!  Yari zamanli calismak ise surunmek, ozel sektorde fiyat dusurmek, celme takmak, kendi reklamini yapmak icin digerini yok etmeye calismak gibi davranislari beraberinde getirdi. Hizmet sektorunde bazi alanlarda ucretler o kadar dustu ki is kapabilmek icin gercekten bedavaya calisan (yer etmek amacli) insanlar var. Sektor de bunu destekliyor. Buyuk abiler ablalar var yol gosteren, "bosver ya parayi, seni hele bir duysunlar da" yalanlari ucusuyor. Herkes ucuz iscilik pesinde. Muthis kalifiye elemanlar bedavaya calisabilmek icin genc yasta birbirinin gozunu oyuyor, hic bir is guvencesi olmayan islerde parasiz calismak icin. Bu zaman oyle bir zaman ki gercekten yeniden ve yeniden sormak lazim isci kim? Ne is yapar?

Bugun acik radyo'da bu konularla ilgili bir program dinleyerek havaalanina geldim. Pinar Ogunc Ingiliz Marksist dusunur David Harvey ile roportaj yapmis. Omer Madra onu okuyordu. Sendikacilik ve iscilik taniminin yeniden yapilanmasi gerektigi uzerine konusuldu. Tamamen katiliyorum. Bizde zaten sendikaciligin gelmis oldugu durumu Gezi olaylari esnasinda, son iki senedir 1 Mayis'larda (ki gecen sene Gezi olaylari 1 Mayis olaylarina zincir gibi bagliydi) birebir yasadik. Hareketsiz tepkisiz kalmalari hepimizi cildirtti. Toplu greve gidin diye bagrindik gitmediler. Ezileni polis siddettine karsi halki birligi korumayacaksa kim koruyacak?

Ben de Sosyal-Is'ten sendikaliyim. Bilgi Universitesi calisanlarini taseron firmaya teslim etmeye karar verdiginde ogretim gorevlileri de senelik anlasmayla calisiyor oldugu icin acaba sendikali olabilir miyiz calisan arkadaslarimizin haklarini koruyup taseron firmayi devreden cikartip toplu sozlesme hakki elde edebilir miyiz diyerek hep birlikte sendikal hareket baslatmistik. Diger ozel universitelerden de destek gelmisti ve birden istiklal caddesinde binlerce insan hep birlikte sendikal haklarimiz icin yurumeye baslamistik. Sonucta ne oldu? Toplu sozlesme hakki icin ulasmamiz gereken 500 kisiye ulasamadik ve hareketin basinda olan bazi arkadaslarimiz okuldan atildi. Ama cok parlak tipler olduklari icin elbette baska yerlerde is buldular. Bilgi'nin (k)ayibi baska universitelerin kazanci oldu.

Kendimi toplamaya Kas'a gittim haftasonu. Her zaman iyi gelir! Ayni zamanda arkadaslarimizin dugunu vardi. Bir tas iki kus durumu oldu. Bir ara bakkala gittim. Soma Madencilik sahibi ve mudurleri tv'de konusuyorlardi. Kimse sorumluluk almiyor boyle sinir bozucu bir konusma oluyor. Ben de haliyle geriliyorum. Bakkal sahibi "is verene bir sey olmasin insanlarin ise ihtiyaci var" dedi. Bos baktim. Devam etti. "Madenci sonucta biliyor oraya girdiginde sag cikamama ihtimalini ailesi de biliyor" dedi ve ekledi "madende birisi cakmak cakip sigarasini bile yakmaya calismis olabilir sonucta komur yanici bir sey!" Yani o insanlarin hayatinin o kadar degersiz oldugunu dusunuyor. Net.  RTE'nin 'bu isin fitratinda var' soyleminin aynisi. Once biraz itiraz etmeye calistim, sonra ciktim dukkandan. Adam 60 yasina gelmis isci dedigin olebilir kafasinda Kas'ta yasiyor. Hayatini degistirecek bir laf edemeyecegim acikti. Konusmadim. Zaten konusmuyoruz. Bu isin konusulacak bir tarafi yok cunku. Ama midemi bulandiran bu ulkede isci kavramina karsi duyulan tiksinti. Adam Kas'ta bakkal sahibi ve kendini ayricalikli buluyor, isci olarak gormedigi icin o insanlarin dogasinda boyle olmek var diye dusunuyor. Boyle bir kalpsizlik karsisinda ne yapilabilir?

Kas'a giderken Basak ile Pegasus'un araba parkina parkettik Sabiha Gokcen havalimaninda Ring servisine bindik Pegasus'un havaalanina dogru sabah saatin 5.15'i, sofor serviste bir radyo kanali dinliyor. Cirkin ama islak bir ses "otobus carpissa insanlar olse bunda nasil bir ihmal olabilir. Takdir-i ilahidir o insanlarin olumu. Buna karsi mucadeleye gerek yok" benzeri rezil kepaze bir seyler anlatiyor. Soma katliaminda olen iscilerimizin kendi omurleri bu kadarmis gibi bir seye inandirilmaya calisiliyoruz el birligiyle. Sabahin 5'inde. Isyan ettim, soylendim, Twitter'dan sikayet yazdim Pegasus destege kimse geri donmedi. Inanilir gibi degil. Arkasindan hacilar hocalar yolladilar Soma'ya, bu arada haklari konusunda olen isci ailelerini savunmaya calisan CHD avukatlarini da hukusuz gozaltina aldilar. Kimse akillanmasin, hakkini aramasin, kabullensin ve allaha teslim olsun diye. Cildirirsin. Allah 300 kisiyi bir anda ortadan yok etmeye karar verdi oyle mi? Buna inan ve devam et. Iscisin sen isci kal!

Maden-is sendikasi genel baskani Soma'ya 8 saat sonra ulastiginda "asagida kac kisi var?" sorusuna bilmiyoruz diye cevap vermisti. Sayi ver(e)miyor Enerji Bakani (tum bu bilgileri neden calisma ve sosyal guvenlik bakani'ndan alamiyoruz o da ayri felaket) dediklerinde "devlet infial yaratmak istemiyor olabilir" diye devleti savundu. Yuzlerce insan madenin basinda aglasiyor o sirada. Iste kalpsizlik tanimi bu. Ve cehalet. Ve ahlaksizlik. Ve insafsizlik...

Bu ulkede "Bilmiyorum" kelimesi fiziksel veri olarak kullanilmaz. Bilmiyorum diyen bir insan cogunlukla karsisindakini oyalamak ya da umursamadigini, basindan savmak istedigini anlatmak icin kullanir. Gercekten "bilmiyorum" diyemez. Asil demesi gereken yerde saldirganlasarak bilmiyor oldugunun ustunu ortmeye calisir. Ilk gun madende kac kisi mahsur kaldi kimsenin bir fikri yoktu. Ben en cok bunu kaldiramiyorum. Hepimizi takildigi konular var birbirinden farkli, benimkisi de bu. Kac kisi orada tikandi gitti kimse bilmiyor. Sendika da bilmiyor. Ne yapayim ben oyle sendikayi. Kapat git dukkani abi. Dun gece Maden-Is Sendikasi genel muduru Tarafsiz Bolge programinda konusuyordu. Devlet bize yardim etsin benzeri bir soylemle sendikalari yeniden kuralim el birligiyle dedi. Sendikanin yeniden yapilanmasini da ben mi dusuneyim? Ben daha ne yapayim onu soyle? Muzik mi yazayim? Ogrenci mi yetistireyim? Sandiklari mi koruyayim? Gezi'de agaclari mi koruyayim? Kurtaj hakkimi savunup kadin cocuk olumlerine mi itiraz edeyim? Daha ne yapayim? Ne yapmaliyim?

19 Mayis'ta arka arkaya fikrine cok guvendigim iki kisi gordum. Birisi kuzenim Ali Kazma digeri de Seda Ergul. Ikisi de linc kelimesini kavram olarak gundeme getirdi. Elbette tesaduf degil. Soma'da olup bitenler bizi toplum olarak hic de arzu etmedigimiz bir yere dogru surukluyor. Demirhan'in bana Istanbul Buyuksehir Belediye Baskan adayligi basvurum icin soyledigi sey geldi aklima simdi. Muhabbet esnasinda "sosyal medyada cok sozel saldiri oluyor, biraz tirsmaya basladim galiba" dedigimde, "oh iyi bari selencim yeter azicik kork artik da biz de rahat edelim" demisti. Su an toplumun hizla gelmekte oldugu noktadan korkuyorum. Ama kacinilmaz oldugunu da hissediyorum. Eger sanatci dedigin hisler/akil butunuyse izlenimlerim beni yaniltmayacaktir. Cok uzun zamandir hepimizin hissettigi (ve birebir yasadigi) bir yukselen siddet ortami var. Devlet cesitli sekillerde tepki verir ama halkina asiri siddet uygulamak cozumlerin en aptalcasidir. Tarih bize bunu defalarca gosterdi. Simdi de farkli olmayacak. Herhangi bir alanda uzlasmaci olmayan hukumetlerin sonu hizli geliyor. Halka uygulanan baskici siddet en IQ'su dusuk kontrol yontemlerinden biri. Cevabini da hizli alacak. Burada hala artan siddete halk olarak sabirli ve pasif direnis sinirlarinda gezinerek cevap verebilmek mumkun mu? yoksa baska bir yontem var midir onu deneyimleyecegiz. Hep birlikte gorecegiz.  Bunu artik damarlarimizda hissediyoruz.

No comments: