Thursday, December 12, 2013

Berlin'den notlar.

christmas markt alexander platz
Şehirde olunca yine zaman çok hızlı geçiyor. Hiç bir yerin zamanı
Fiuggi'ye benzemiyor. Ne iyi yapmışım da gitmişim "zamanı"nda. 

Şarabım, ekmeğim, kahvem ve peynirim güzel. Ufak şeylerle mutlu olabiliyorum hala. Kafanın iyi olması gerekmiyor önünden hızla geçen bir bisikletlinin o anda seni heyecanlandırması için. Buna sevin.

Bir şehrin metrosunun sarı renkli olması çok şey ifade ediyor. Her şey insan için. Senin kullandığın aletler ve hayatın arasına her türlü mesafe sokuluyor. Bunu bir düşün.






Çocuklar mutlu, sakin. Durakta inecekler diye seviniyorlar mesela. Durup dururken göz teması kurup kitlenip seni yemiyorlar. Kendi dünyaları var şimdiden. Bunun için kat etmek zorunda kaldığın yolları düşünüp dertlenme.

Caz ve çağdaş müzik dünyasına acil kadın müzisyen gerekiyor. Kesin bilgi!



B-flat Berlin'in en çok bilinen caz klübü. Ağzına kadar dolu cumartesi gecesi. Bir quintet çalıyor bu meraklı kitleye her müzik taklidin taklidinin taklidi. Süper sıkıcı. Sıkıcı müzik çok tatlı da çalınabilir aslında. Bunlar çalamıyor, ama herkes çok memnun kendinden , çirkinliğe varacak kadar havalı. Aynı cover çalmak gibi sonuçta bu kadar tanıdık bir sound çalmak. Ben jam session bekliyorum. Tek amacım çıkıp calmak! Zor duruyorum ama meğerse ara vermişlermiş! Sıkıntı, çalmak istiyorum.  Bir kadeh daha şarap söylüyorum. Ufak tefek bir kız vardı önümde o da yanıma oturuyor. Litvanya'dan Barbora! O da gelmiş almanya'da yaşanır mı diye New York'tan kendini kandırmaya çalışıyor ama henüz ikna olamamış. Yeni müziğe meraklı! Başlıyoruz konuşmaya. Grubu beğenmedim davulcu olmuyor diyor. Ben de diyorum ki klavyeci 70'lerde bile kullanılmayan iğrenç bir elektrik piyano sesi kullanıyor! Birbirimizden hoşlanıyoruz. Sahnede kadın yok heyecan yok diyor. Ben kemancı Barbora'yi o an bir seviye daha yükselip basbayağı seviyorum. Ama müziğe tahammül edemediğim için arkadaşlarımı alıp oradan uzuyorum. Herkes gidiyor olmaktan çok memnun, çalan müziği sevmemiş bir halde çıkıyoruz. Her zaman bira içilecek bir yer vardır. Barbora ile bit pazarına gideceğiz yarın. Daha önemlisi bence ileride proje yapacağız. Tek başına cumartesi gecesi koşarak b-flat'e gelmiş o saçma şişirilmiş müziği beğenmemiş NY'lu bir kadın benim takımımdan ailem sayılır. Buyursun gelsin!




Metrodayız. Sağım solum herkes metroda içiyor. Kimse olay çıkarmıyor. Birbirleri ile muhabbet ediyor veya kitap dergi okuyorlar. Moralim bozuluyor. Bizim için gelecek ne kadar gelecek?

Aklımın dibinde kalbimin köşesinde bir soru(n)? Peşinden buralara kadar geldiğim. O soruların peşinde dünyayı dolaştık zaten. İyi ki varlar.
















Çocuklar çatapat patlatıyor Kreuzberg'de! :)








pablo held trio @ a-trane
Brothers & sisters, ladies & gentleman, officially recognized, I am trying on the wrong side of the world. 
( Mama it is all your fault)
*Pablo Held Trio aklımı başımdan aldı!

Jonas Burgimwinkel davulcu. Müzisyen. Kalp. Heyecan. Gözümü kulağımı alamadım. Elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırdım. Merhaba. 

Çalgısına müthiş hakim, kendisini o an'a bırakabilen, eğlenen, iletişim kurabilen, tüm algıları açık birisini (kızlı erkekli) müthiş seksi buluyorum. Öyle böyle değil! Zaafım var. Red kit ve Yul Bryner dışında (yaş sıralaması ile) :) hemen her zaman bu böyle oldu. Göndermenin sebepleri ortada: hakim ama kendini salabiliyor (zen), yumuşak veya sert çalabiliyor (dokunuş) ve o an'ın içine kendini bırakabiliyor (meditasyon, yok olma). Daha ne istersin ki? :) (çok memnun oldum jonas!)

A-trane güzel klüp sen de çal!

Müzik her şeyi yeniden yapılandırabiliyor. Müzik her şeyi bir anda silip atabiliyor. Müzik her şeyi olduğundan farklı gösterebliyor.

Pablo Held Trio çok geniş bir aralıkta çalıyor. Kuvvetliler ve hassaslar. Piyano Trio bir sanat formu. Dinlemek için emek sarfetmek gerekiyor, edebiyatını tanımak gerekiyor. Müziğin içine oturmak istedim bu gece, dışında kalmak zor geldi, içine girmek istedim. Bazen ama çok nadiren böyle olabiliyor. Etrafımda kimseyle bir süre konuşamayacak bir hale geldim. Sanırım kıskançlıktan (çatladım).
("Neden peki ben de.......?" diye) sorma!

Çal!

Kahve almayı unutma (mocca).

Dönüş paniği: Diktim ama hala ufak tefek kanamalar var. Onlar da kabuk bağlayacaktır. Her zaman geçer. Sakin ol!

Beklemekle ilgili bir büyü varsa benim üstümde, onu artık bozdurmak istiyorum. Tam Valizimi verecekken yürüyen bant bozuldu Tegel havaalaninda. Onlarca insan bekliyoruz. Yorgunum Berlin, yapma bana böyle. 

No comments: