Thursday, December 30, 2010

2010'da neler oldu dostlar?


2 Ocak'ta otoparkta Mehmet Uluğ ile karşılaştım. Elinde hazır bir kayıt vardı senin ne oldu o? dedi. Ben de duruyor bir yerde dedim. Getir onu basalım dedi. Answers böylece kendine şirket buldu, Pozitif. Viyana'da Porgy & Bess'te çaldım. Ulrich Drecshler ve çok sevdiğim insan/müzisyen Jörg Mikula ile. Uli ile ilk ortak işimiz oldu. Porgy sahnesi benim için önemliydi. Konser çok iyi değildi bence ama Şubat'ta gerçekleşecek Ankara Caz Festivali konseri öncesi iyi bir müzikal tanışma oldu. Festival Türk-Avusturya ortak yapımı bir iş olduğu için aynı uçakta Volkan Öktem, Aydın Esen, Selçuk Karaman, Oğuz Büyükberber, Murat Uncuoğlu hep beraber uçtuk. Süper muhabbetler oldu. Oradan Frankfurt'a uçup havaalanında Çağrı Erdem ile buluştum. Beraber çalmak üzere Weimer'a gittik trenle. Fabian Stevens (davul) ile çaldık Falken diye bir yerde. Fabian'ın kız arkadaşı Alin Coen'in evinde kaldık. Altından nehir geçen çok tatlı bir evdi Alin'in evi. İyi baktılar bize. Orada enteresan bir şey oldu ve Fabian'ın evinde kahvaltı ederken Ekin Cengizkan çıkageldi. Kendisiyle böylece tanışmış olduk ilk defa. Rastlantılar. Tüm dünyada öyle küçücük bir yerde yollarımız kesişti. Çok soğuktu Almanya bu arada. Çok üşüdüm. Oradan Berlin'e geçtik. Sadece 2 gün kaldık ama Berlin aklıma düştü!

10 Şubat'ta Hollanda'ya Den Haag'a Onur Ataman, Eef Albers ve Hidayet Selim Kavcık ile çalmaya gittim. Zwarte Ruiter diye bir mekanda çaldık. Çok kalabalıktı. Çok coşkulu bir performanstı. Keşke benim çaldığım Rhodes'un bir de sustain pedalı olsaydı! Hemen dönüp Ankara'ya uçtum. Caz Festivali'nde Bilkent Sahnesinde Uli ve Jörg ile ikinci konserimizi çaldık. Biletler tükenmişti. Uli bir sürü CD sattı. Ben yanımda götürmeyi beceremediim için (her zaman ki gibi) CD'lerimi paylaşamadım ama yanında getirenlerinkine imzaları attım. Birisi bana "aaa... siz aslında ne kadar zayıfmışssınız? yani resimlerde hiç öyle gözükmüyor
sunuz" dedi. Ben de kendisine çok teşekkür ettim. Beraber resim çektirdik! Avusturya Büyükelçiliği konserimize sponsor oldu. Elçilik'te kaldık. Sabah büyükelçi ile kahvaltı ettik. Ben biraz kendimi "sığıntı" gibi hissettim ama sanırım bu normal. Elçilik'te kalacağımdan haberim bile yoktu. Sonra anladık ki aslında kimsenin haberi yok! Tüm organizasyon biraz tuhaftı. -mış gibi olan bir sürü şey yaşadık. Karşılan-mış gibi olduk, kalacak yeri onlar ayarla-mış gibi oldu, konser günü ikram veril-miş gibi oldu... Liste uzun. Pek memnun kalmadık olan bitenlerden. Ama sahne, dinleyici çok iyiydi. Konser de haliyle çok iyi geçti. Şubat'ta Jörg ve Rina'nın bir kızı oldu. İsmini Pia koydular. Çok sevindim, çok dokundu bana. Pia benim Sürprizler albümümün açılış parçasıdır. Aynı zamanda o zaman hayatta olan kedimin ismiydi. Kendisi artık yaşamıyor. Ağustos başında hastalanıp öldü.

Mart iki konser ile sakin geçti. Nisan'da birbirinden farklı bir sürü proje çaldım, hepsi İstanbul'da. Sonra Roma'ya gittim Donne in Musica'nın kurucusu Patricia Adkins Chiti ile toplantı yapmaya. Donne in Musica bir uluslararası Kadın besteciler platformu. http://www.donne
inmusica.org/
Son derece ciddi işler yapıyorlar ve bizimle de ortak çalışmak istiyorlar. Başlangıcı sağlam temeller üzerine kurulu olan bu toplantılar ve yazışmaların sonucunu getiremiyorum maalesef. Çok zaman harcamak gerekiyor yazışmalara. Ayrıca bir dernek kurmak gerekiyor, yaratıcı kadın müzisyenler derneği. Çünkü sadece özel/özerk derneklerle çalışmak istiyorlar. Sebebini de pekala anlayabiliyorum. Keşke bir kadın müzisyen arkadaşım bu konuyla ilgilense, ilgilenebilse. Bu kadar ilerlemiş bir proje ilgisizlikten yarım kaldı. Yetişemiyorum bazen, gerçekten yetişemiyorum her şeye. Konuyla ilgilenilmesi durumunda elimdeki döküman ve bilgileri seve seve paylaşırım. Nisan sonunda Emanuele de Raymondi, Oğuz Büyükberber, Sa-ne-na, IBULork, Bicycle Day performanslarının olduğu, en başından beri küratörlüğünü yaptığım Yeni Müzik Günleri'nin beşincisi, Alt'ta gerçekleşti. Konserler çok iyi oldu ve ilgi çok yüksekti. Ben de Emanuele'nin benim solo
albümümden seçtiği bir parça ile hazırlamış olduğu elektronik ortam için müziğin üzerine canlı doğaçlama çaldım. Çok eğlendim! Kanıtı işte burada.

gulun / de raymondi live by selen gulun

Yeni Müzik Günleri 5 hakkında bilgi için:
http://music.bilgi.edu.tr/musicweb/Etkinlikler/Entries/2010/4/28_Yeni_Muzik_Konserleri.html


Mayıs konserlerle dolu geçti. Avusturya'lı Tenor Saksofoncu Sophie Hassfurther, aynı zamanda Oğuz Büyükberber'in çok yakın arkadaşıdır, çalmak için İstanbul'a geldi. Beşli olarak, Oğuz, Sophie, Ben, Demirhan Baylan ve Berke Can Özcan ile birlikte Alt'ta çok güzel bir konser çaldık. Hala heyecanını hissediyorum gerçekten. Mayıs sonunda Ekin Cengizkan (davul), ben ve Oğuz Eylül'de bir özgür doğaçlama konseri çaldık. Ekin konserde laptop çalmak üzere benim solo albümümden bir parçayı işlediğini söyledi, o işlerken yaptıklarını biz üstüne çaldık. Yaptığı işin elektronik hali şurada:
Selen Gulun Things3 by ekin

Konser beklendiğinden de enteresan sonuçlara gebeymiş. Henüz bilmiyorduk. Artık biliyoruz.

and we do this! from selen gülün on Vimeo.

Sonra Haziran geldi ve benim 4. albümüm Answers ortalığa çıktı. Albüm aslında 200
6'da kaydedilmişti. Ben de bir bekleme sürecine girmiştim. Çıkartmalı mıyım yoksa kendi şirketimi mi kurmalıyım? Düşünüp duruyordum. Pozitif çıkartmasa daha da albüm beklerdi. O yüzden benim için daha büyük sevinç oldu. Değerlendi kayıtlarımız. Ayrıca çok iyi tepkiler aldı albüm. Albümün mixlerinin kendi stüdyomuzda (S.E.S Stüdyosu) yapılmış olması da harika. Ama enteresan bir şekilde İstanbul'da birtürlü çalamıyorum albümü. Ankara'dan Gaziantep'e, New York'tan Boston'a çalındı, burada çalmak kısmet olmuyor! Ah bu kaza ahh! Sadece albüm lansman konserini Alper Yılmaz ve Ediz Hafızoğlu ile Eylül Bar'da çalabildim bir kez bu şehirde. Çok çok soğuk bir Haziran'dı. O kadar çok yağmur yağdı kı o gece, kimse kıpırdayamadı yerinden. Haziran'ın sonunda doğru yaptıklarımdan tek başıma haz etmez oldum. Birisinin varlığını arar oldum, sorar oldum. Şaşırdım olan bitenlere ama sevindim de. Güzel tatil planları geldi arkasından. Bir süre çalmamaya karar verdim dinlenmek istedim. Ama sonradan uzun bir süre zaten çalamayacağımı bilemeden!

Dilara, Berke Can, Ekin, hep birlikte tatile gittik. Datça, Bodrum gezdik. Orfoz'da, Ahmet'in yerinde yemek yedik, harika yerlerde denizlere girdik. Sakin bir tatil yapıp İstanbul'a döndük.
Döndüğümde kedim Pia bir yaşına giremeden öldü. Büyük üzüntü oldu. Boğaziçi Veterinerlik diye korkunç bir yer var, eğer evcil hayvanınız varsa ve veteriner arıyorsanız asla gitmemeniz gereken bir yer olduğunu söylemeliyim. Kedimi elimle bırakıp çöp torbasında aldım geriye, ve hiç mama yiyememiş bir hayvan için yaş mama parası ve pire ilacı parası aldılar. Çektiklerini iddia ettikleri röntgenleri de ben şahsen görmedim! Bir dünya para ödedim Pia'nın orada geçirdiği 2 gün için!!! Tüm yaz aslında genellikle albüm için promosyon yaparak, dinlenerek, paylaşarak geçti. Gerçekten dinlenebildim. Ağustos ortasında Ekin Boston'a döndü.

Eylül hazırlık yaparak; Ekim turnede geçti. Tüm Ekim ayı içinde 5 ayrı proje, 11 konser, 5'i başka şehirde olmak üzere, çaldım. Patrick Zambonin geldi Kampüste Caz turneleri için. Ediz Hafızoğlu ile Trio olarak çaldık turneyi ve tamamen sorunsuz bir konser geçirdik. Ekip çok iyiydi. Tüm turne boyunca Pozitif'ten Murat Sezgin ve onun asistanı Melodi Şıhmantepe, ses için de Ekin Ses bizimle birlikteydi. Arı gibilerdi, çok rahat ettirdiler bizi. Turneden döndüğüm günün akşamında The Seed'de Selen Gülün by Selen Gülün Solo albümüme gönderme yapan bir isimle özgür doğaçlama konseri çaldım 20. Akbank Caz Festivali için. Çok çalmak istediğim bir yerdi, o sebepten heyecanladım. Çok uzun zamandır o kadar heyecanlanmıyordum çalarken. Yine deli gibi yağmur yağıyordu o gece! Ayın ortasında Annem rahatsızlandı. Kaburgasından bir parça almak zorunda kaldılar Biopsi için. Büyük sıkıntı ve endişe! Neyse ki sonuç temiz çıktı, tam ben Amerika seyahatime gitmeden. Mutlu mesut 29
Ekim'de Boston'a gittim. Ve kavuştuk...

Boston'da çok değişik hislerim oldu. 11 sene sonra ilk defa yeniden oralarda olmak... Bir kaç gün rahatlayamadım. Sonra neyse ki New York'a gidildi çalmaya. Ekin ile Alper Yılmaz'da kaldık. Nublu, Barberry ve Rose Live Music'te konserler oldu. Ben Barberry'i çalamadım. Migren tuttu. Ama Nick Kadajski, Alper ve Ekin çaldılar, benim müziklerimi o gece. Hayatımda ilk defa konser kaçırıyorum, hem de NY'ta. İnsan sinir oluyor tabii. Patladım! Ama hayat işte. İlla ki öğretiyor. Nord Stage EX Elektrik Piyano aldım kendime NY'tan. Boston'da teslim edilmek üzere. Sonra Ekin ile Boston'a döndük ve Bas'ta Andrew Dow ile bu sefer Lily Pad diye çok tatlı bir mekanda Cambridge'te Trio çaldık. Seda Ergül de, Alexia'da vardı. Ses iyi değildi ama konser güzeldi. Berklee'de görüşmeler yapmamız gerekiyordu Seda ile. Asıl amaç buydu, Berklee bizi davet ettiği için oradaydık Kasım'ın 2. haftası. Meğerse bizi davet eden kişiyi işten çıkarmışlar tam da o hafta!
Çok istediğimiz gibi olmadı işin o kısmı ama olsun. Sonra benim Nord Stage'im geldi Boston'a. Kurduk Ekin'in odasına. Heyecanlandım ben çok fena, kaç senedir aleti almak istediğim düşünülürse normal aslında. Sonra çalarım diye pek çalmaya çalışmadım oradayken çünkü Aydın Teker'in 2 Aralık'ta Belçika'da gerçekleşecek olan Koreografisinin Premier'ine müzik yetiştirmeye çalışıyordum. Her gün düzenli yazdım ve 12 dakikalık, 2 çello ve Piyano için müzik bitirdim. Sevgi ortamında olmak, rahat ve kaygısız olmak müziği yazmama yardımcı olan, evde sürekli bir flüt sesi olması (!) ise zorlayan taraflarıydı. Bir de bunca sene sonra geçmişimdeki ev arkadaşlarım konusunda ne kadar şanslı olduğumu hatırladım, hatırla(tıl)mak zorunda kaldım, maaşallah! Eski hocam Scott Free'nin dersine girip müziklerimi çalıp ders anlattım. Sınıfta bir sürü kız öğrenci olması çok memnun ediciydi, benim zamanıma kıyasla. İlgilendiler müziklerle. Sevindim ben de yıllar sonra derse başka bir pozisyonda girmiş olmaya. Duygusal, anlamlı ve bir o kadar da yaratıcı bir süreçti o 3 hafta benim için. Kurban bayramında kurbanlardan uzakta olmak ayrıca bonus oldu.

Sonra şu oldu! Ben düştüm, 21 Kasım akşamı saat Boston saati ile 19 sularında, Logan Airport'un tam önünde yere yüzümün üstüne kapaklandım elim ile düşüşümü engellemeye çalışarak?! Bu konuyla ilgili zaten çok yazıp çizdiğim için şöyle referanslar vererek geçip gideceğim: Uçuyorum - http://selengulun.blogspot.com/2010/11/ucuyorum.html , İç Karar(t)ması - http://selengulun.blogspot.com/2010/12/ic-karartmas.html
22 Kasım'da hayatımın en zor yolculuğunu yaparak zar zor İstanbul'a uçtum. Swiss Air çalışanları olan bitenler konusunda uyarıldığı için inanılmaz ilgi gösterdiler. Her boş zamanlarında bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sordular. Müteşekkir kaldım. Havaalanında çıkışım hacıların dönüşüne denk geldiği için kabusa dönüşmeden tekerlekli sandalyemi iten cevval bir kişinin (adını maalesef hatırlamıyorum) insan üstü yardımlarıyla gerçekleşebildi. Bir Hard Case içinde Elektrik Piyano, ben, iki bavul binlerce insanın arasından sayesinde sıyrılabildik. Ona da çok müteşekkirim! Dönüşüm sonrasında moral bozukluğu ile biraz hayata küstüm. Fakat konserlerimi iptal etmedim. Şarkı projemi"I Sing" adı altında sevgili arkadaşlarım Serkan Özyılmaz, Demirhan Baylan, Francesco Fantini, Derin Bayhan, Kağan Yıldız ve tabii ki Ekin Cengizkan'ın yardımları ile söyledim durdum. Anladım ki 'o el' öyle kolay kolay iyileşemeyecek. Enteresan bir şekilde sol elimi sürekli kullanmak düşünce ve duygu iletişimimde ciddi değişikliklere yol açtı. Bu durumu muhakkak araştırmalıyım. Çok sık rüya görmeye başladım mesela, ve duyumumda/algılarımda çok ciddi değişiklikler var...

Aralık boyunca genellikle bekledim! Hem fiziki hem de manevi olarak. Fizik tedavi 10 seans, Bilgi de dersler, "I sing" konserleri... Sürekli çalma umudu... Neyse ki Douglas vardı ve sonra Mary geldi (!) Süreç daha kolay atlatıldı sanki böylece. Hatta güzel konserler oldu, Nublu'da, Alt'ta, Tamirane'de. Aklıma yeni fikirler geliyor sürekli şarkılarla ilgili. Eminim ki bir Şarkı albümü geliyor yakında!!!

Yılbaşı sakin ve güzel geçti. Tüm yıl da aynen böyle geçsin umarım. Beklediklerimin gerçekleştiği bir yıl olsun 2011. Sizin de öyle!




















2 comments:

Nesta said...

"Anladım ki 'o el' öyle kolay kolay iyileşemeyecek. Enteresan bir şekilde sol elimi sürekli kullanmak düşünce ve duygu iletişimimde ciddi değişikliklere yol açtı. Bu durumu muhakkak araştırmalıyım. Çok sık rüya görmeye başladım mesela, ve duyumumda/algılarımda çok ciddi değişiklikler var..."

bununla alakalı fikirlerim var. araştırılmamış, kişisel deneyimler..
ilkokulda kötü yönlendirilme ile -el yazısı- sağa yatmış bir ambidexter'im.
ama ruhsal ve/veya mental işler, ilkokul öğretmeninin dayatmalarına karşı çıkabiliyor..

son 3 cümlende, demek istediklerini anlar gibiyim.

bilahare bunu konuşalım mı? : )

SELEN GULUN said...

ahh! ben bunu simdi goruyorum nesta! kesinlikle konusalim. merak merak...