Anlatacaklarım anlatabileceklerimin onda biri olacaktır. Bu onda birini zaten
yaşanmış varsayalım. Yaşanmışlıktan da korkmayalım. Olan biteni akışına yazıyorum. Nasılsa birazdan uyuyacağım.
Her şeyin ilki güzel
olacak diye bir şey yok. Turgut Tükel "sen daha dalak yaranı almadın" dediğinde içimden "daha ne olsun?" demiştim. Küçüktüm olan bitenler olduğunda. Hatırlamıyorum da. Ama şimdi, anlıyorum. Dalak yarası işte bunlar. Her şeyi en baştan yeniden kurgulaman gereken, tüm değerlerinin alt üst
olduğu, bilmediklerini bildiğin duymak istemediklerini anlattığın
günler geldiğinde ters çevirmek istiyorsun zamanı. Bütün bunlar
dursun istiyorsun, her şey sessizliğe gömülsün. Şimdi ses çıkardıkları yerden hiç çıkamaz olsunlar. Ama tüm bunlar hiç de hazır olmadığın ve zayıflıktan
verem gibi hissettiğin bir zamanda geliyor. İşte bu, o dalak yarası.
Hazır olmadığında gelen ses.
yaşayacak ne çok anlatacak ne az şey var. |
Gidenin arkasından şiir dahi yazmak istememenin ne kadar acı olduğunu bilir misiniz? İçinden iki söz bile sarfedememek yaşanmışlığa. Başkası adına utanmak ne demek, onu bilir misiniz? Eminim bilirsiniz. Yitip gidenin öldüğünü düşünmek rahatlatsın sizi istemek. Olamadan öldüğünü. Yok olup gittigini ardında taş bile bırakmadan. Koyup orada bırakmak taşı... Direnmek boşuna. Çıkmayacak o güzel söz ağızdan.
İnsanın değerini
insanlar biçmiyor. Ellerinin avuçlarının arasına aldıklarında yüzünü, sen çok değerlisin değil aslında demek istedikleri. Sen aslında
biliyorsun diye gözünün içine bakmak istiyorlar. Delirme. "Delirme.
Burada bizimle kal. Gitme uzaklarına düşüncelerin. Oradan alamayız
seni buralara geri. Sessizliğin içi derin. Oralarda yaralar var. Biz
bilmeyiz şefkati bu. Bilemeyiz yolunu."
Yalnızlık sizin
bildiğiniz gibi değil. Öyle bir şey değil yalnızlık. İnsana yavaş yavaş gelir o. İçeriden sinsice gelir kalabalıklarda. Elini de tutamazsınız. Çünkü yüzleşmez sizinle. Gözünün içine de bakamazsınız. Yüzünü ellerinizin
içine alamazsınız çünkü. "Sen değerlisin" diyemezsiniz. Cünkü yoktur
yüzü, ağzı. Öyle sakince gelir, belirmeden, gözükmeden kimseye. Yalnızlık işte. Oyuncu. Sezemezsiniz geldiğini de gittiğini de.
Kötü de değil iyi de
gelen. Giden de öyle. Aslında gölgem ve ben oturuyorduk burada hep.
Gözlerimin artık göremediği mesafede, harflerin birleştiği yerde. Uykum yok ama
uykumun olduğunu söyleyen de yok. O halde lafın sonu geldi.
6/03/15
saat 23 suları
2 comments:
Şiir yazmışsınız Selen Hanım:
Yalnızlık sizin bildiğiniz gibi değil
Öyle bir şey değil yalnızlık
İnsana yavaş yavaş gelir o
İçeriden sinsice gelir kalabalıklarda
Elini de tutamazsınız
Çünkü yüzleşmez sizinle
Gözünün içine de bakamazsınız
Yüzünü ellerinizin içine alamazsınız çünkü
"Sen değerlisin" diyemezsiniz
Cünkü yoktur yüzü, ağzı
Öyle sakince gelir, belirmeden, gözükmeden kimseye
Yalnızlık işte
Oyuncu
Sezemezsiniz geldiğini de gittiğini de.
siir yazmadim. siir oldu. ben yazmadim. kendi oldu.
Post a Comment