Wednesday, January 30, 2013

Derleme

Yazayim... Yazayim... Yazayim da ne? Muzik hakkinda kayitlar hakkinda yazmaktan bezdim son zamanlarda. Oyle sirayla paragraf paragraf dokuleyim bari. 
I.
Cengiz Baysal ile Cafe Mitanni'de Trio
Surekli Fink dinliyorum. Harika davulcu(m)/dostum Jörg Mikula gecen ay Istanbul'a geldiginde bana pop albumleri onerdi. Bizim yollarimiz onunla 98'den beri kesisir bir sekilde bu konuda da. Yani sadece calmak konusunda degil, pop (?) dinleme konusunda da. Sanirim Just About Jazz grubundan geriye kalan iki sahsiyet ile, yani Patrick Zambonin ve Jörg ile inanilmaz muzisyenler olmalari disinda boyle bir ortak noktamiz var. Sarhos olup sabahlara kadar 80'er 90'lar sarkilari dinleyip ezbere sozlerini soyledigimiz zamanlar olur, sacma sapan. Kac tane Caz(?) muzisyeni ile yapabilirsin yani bunu, gercekten sayi sinirli. Onemli ayrinti, Patrick Isvicreli, Jörg de Avusturyali. Yani o pop muzigin coskun oldugu zamanlari birlikte yasamisiz! Scorpions, Depeche mode, Madonna, Ultavox filan bilirler... Yeni muziklerin hepsini takip ederler. Bunlari da bilirler. Jörg ile cok ozel bir iliskimiz vardir. Ikinci albumumu, ama ilk sarki albumumu yapmadan once bana Rebekka Bakken - Wolfgang Muthspiel, Daily Mirror albumunu yollamisti Viyana'dan, 'ya sen bunu bir dinle, bak bakayim' diye, 2001'de. Sonra o album uzun bir sure Turkiye'ye gelmedi. Lale plak, Hakan beni arayip istemisti albumu hic unutmam. Yapmak istedigim seyle cuk diye ortusuyor. Heyecanlandim, cesaretlendim. Hemen yaptim albumu. Surprizler (dmc, 2005) dogdu boylece. Onunla calamadim albumde ama olsun. Sonra kizinin adini Pia koydu zaten albumden sonra. Benim albumumun acilis parcasidir Pia :)



Bu sefer geldiginde Istanbul'a (baska konser icin) Fink dedi durdu. Fink dinle, et. Iki gun boyunca birlikteydik ve o sure zarfinda 30 kere Fink demistir. Sonra dondugunde de bana mesaj atti, gecen hafta. Tamam dedim aliyorum albumu. Ama o sirada kendi albumumu bitirmisim ve oyle bir noktadayim ki mix konusunda kafam karman corman. Degisik bir album kaydettigimi dusunuyorum, bir suru ayrinti var icinde. Herhangi birisine emanet etmek istemiyorum, durumum bu. Kime yollasam, su parcayi o yapsa da bunu su mu yapsa derken, Sort of Revolution albumunu dinledim. Dinledim. Her gun 5 kere dinledim. Sonra Perfect Darkness'a sardim! Iste yine Mr. Mikula devrede. Tum kafamdaki mix/sound sorunu cozuldu. Nereden biliyor? Bilmiyorum. Ama bilmedigim bir suru sey oldu bu konuda zaten hayatim boyunca. Mesela Internal Pain parcasini biz ilk provayi birlikte yaptiktan sonra daha yolda yururken yazdim. Duality parcasini gecen sene Patrick ile Istanbul Jazz Festivali'nde calmak uzere gelirlerken, evde ucaklarinin inmesini  beklerken heyecanimdan kendimi oyalamaya calisirken yazdim. Boyle bir sey iste bazen bazi insanlarla yasadiklarin. Saf. Net. Ilk tanismamiz da evlere senlik bir hikayedir! 



II.


Blue Band, Borusan Muzik Evi
Bazen hayatimi Shell'e teslim olmus ve Apple'a hizmet ederken car cur ediyormusum gibi geliyor. Cok ilkel bir sey araba kullanmak. Durmadan bir pompaya paralar sacmak. Yine de tum bu delilige tahammul edebiliyorum. Gecen sene buralarda olmayisim fark ettirmis. Daha sabirli bir insanim ve kesinlikle daha sakin. Trafige tahammul edebiliyorum mesela gecen sene oncesinde arabadan inip yurudugum olmustu delirip. Simdi gec kaliyorum pek umrumda olmuyor. Hayret! Bunlar hep Italya'da 3 ay boyunca dag basinda yasayip surekli gec gelen veya sabredemeyip erken gitmis bir otobusu beklemekten oldu. Beklemek insana cok acayip seyler ogretiyor. Her seyi bekledigim, beklemek zorunda kalip sonra da babayi aldigim o harika donemden sabirli ciktim. Tuhaf! Sadelesecegim diye dondum Turkiye'ye butun o maceralardan. Hala da deniyorum. Deniyorum. Bazen teknolojiye yenik dustugum oluyor ama (lanet apple!). 

III.
Bugun Butch'un olum haberi geldi. Butch Morris hayatimda cok onemli bir yere sahip, cok ozel birisiydi. Mentor. Yol gosterici. Dogaclama konusunda inanilmaz bilgili, kendine gore yol yontem bulmus (conduction), ogretmeyi seven, eglenceli, korkutucu, komik, yaman, yaban birisiydi. Birlikte Bilgi'de 3 sene ders verdik. Sonra Babylon ekibinde caldim duzenli, New York ekibinde caldim, ve en son CRR'de Nublu istanbul Orchestra (Zaman/Muzik/Ben bir nokta) konserinde hem asistanligini yaptim hem de caldim. Hem tek kadin muzisyen hem de tek piyanist'tim ekipte. Sahneye cikmadan once "gimme some of that crazy shit you have been playing" demisti (iyi anlamda tabii!), hic unutmuyorum. O adrenalinle cikip deli deli caliyorsun, ama gozunu kacirirsan, hele de kulagini kafana sef sopasini yersin. Sonra tesekkur e-postasi yazmisti bana iyi ki varsin diye. Kanserdi bir suredir. Gecen sene Ocak'ta ben New York'ta kalirken duzenli caliyordu ekibiyle Stone'da. Hep sonra giderim sonra giderim diye erteledim, haril haril muzik yetistirmeye calisiyordum Berlin'deki kayit icin. Ne oldu? Elbette gidemedim. Simdi de artik gidemeyecegim iste. Pismanligin en kotu tarafi sonra gelmesidir demisti birisi bir kitapta. Kim demisti? 



IV.
Kadinlar Matinesi, Alt Caz.


Bu ay cok guzel konserler caldim da acayip yorulmusum. Her sey bittiginde evin istisnasiz butun duzluklerinde nota kagidi vardi. Masalar, koltuklar, yerler dolu... Simdi yavas yavas topluyorum. Sakinim. Arada bir de dogum gunu deliligi gecirdim. Eglendik cok ama hala sesim cikmiyor dogru duzgun. Guya ertesi gunu Sirince'ye gidecektim arkadaslarimla, yalan oldu. Zaten albumun diger isleri var artik. "Nereye gidiyorsun, fantazi seninki de" diyordu Berk, hakli cikti. 

Iyi ki muzikten ve albumden yazmadim. Iyi oldu boyle!

No comments: