Monday, January 14, 2013
Kayit Gunlugu 07 - Her yolun bir sonu var.
Vay! Ne zor oldu be kardesim. Ne zor seymis sarki soylemek boylesine? Caninin istedigini degil de sadece, anlasilmaya calismak istercesine soylemek. Icten icten. Alttan alttan. Yalin. Yoktu ben de boyle kaygilar. Olunca ne zordu!
21 Aralik, Cuma.
Elif Caglar Muslu kayida geldi. Ilk onunla beraber soyleyecegimiz parcaya basladik. Oncesinde benim Ozan Musluoglu ve Ferit Odman ile provam vardi, arkasindan acayip soguk ve yagmurlu bir havada Harbiye'den Cihangir'e kosarak, Elif'i bir Cafe'de bekletmek pahasina ama sonunda kahve ve tart ismarlamak suretiyle kayida yetistim. Parca Ingilizce. Biraz boyle "yo! sister" parcasi kendisi. Dertli bir kizi digerinin teselli etmesi gibi... Elif oyle muhtesem oyle guzel soyledi ki ben arkasindan kendi soyleyecegim alana 'gik' demek istemedim acikcasi :) Ama eninde sonunda dedim. Parcanin sonu da cok guzel oldu, oh canima degsin. Imer Demirer de arada lezzetli Trompet sololara girip cikiyor! Elif gittikten sonra ben MIAM'da o harika Steinway D ile caldigim solo Piyano parcasinin vokalini yaptim. Ilk gun tatmin edici gecti, icim rahatladi. Sonucta en cekindigim parcalardan biriydi. Tatli oldu.
25-26 Aralik:
Sonraki gunlerde Muzik Evi cok doluydu. Berk doluydu. Benim programim orumcek agi gibiydi! En sonunda iki gun 3'er saat vakit bulduk. Soylemekten keyif aldigim ve kolay olacagini dusundugum parcalar ile basladim. Sesimde gicik bir gurultu var. Kasim'da cok hastalanip tum ay boyunca oksurdugumden beri bir cizirti var altlarda. Ona alismak zaman aldi. Ama alistim. Kabullendim. Bir de Boston'da dusup de agzimi yuzumu yere carptigim zamandan beri duydugum, dislerimin zarar gormesi sebebiyle cok hafiften cikan bir 'r' harfi otmesi, fislamasi... Takiliyor kulagim, alisik degilim ki! Zorlanmaya basladigim ve cok sevdigim iki sarkima geldi sira. Tikandik. Sonucta durum zor. Ben icerde soyluyorum, Berk disarida dinliyor. Uyumlu calisiyoruz ama kesinlikle bir kulaga daha ihtiyac var. Berk bir kac kez Gorkem Karabudak ile calissak mi Vokal kocu olarak cok iyi demisti" onceden. Ben de hep 'tabii ya, ne guzel olur' dedim ama oyle kaldi bu fikir. Sonra dedik bir Gorkem'i arayalim biz! Onumuz yokus.
Ocak - ilk haftasi:
Muzik Evi'ni ve Berk'i bekledik bir sure. Artik yeniden baslayabiliriz kayitlara. Bir yandan Bilgi'deki dersler yogun. Final haftasi oncesi. Benim Blue Band konserim yaklasiyor. Diger konserler geliyor. Hepsi proje konserleri. Hazirlik, yazmak cizmek, bu sebeple yogunlasan e-posta trafigine cevap vermek gerekiyor. Telefon gorusmeleri bir yandan... Ben bayagi arada kaldim onlarca ayri isin arasinda tost oldum! Album lansmani icin de 19 Subat tarihi ve yeri belli oldu. Aldi mi beni bir telas? Derhal Gorkem'i aradik. Sagolsun kostu geldi. 2-3 ve 6'sinda calistik. Bana en agir gelen dort parcayi yumusacik ve hizli bir tempoyla hop diye bitiriverdik. Hem de 6'sinda 3 saatlik Blue Band provasinin arkasindan! Gorkem isinde cok iyi. Hizli ve sakin. Ustelik de estetik kaygilari benimkine cok benzer (rastlanti degil aslinda!). Rahatladik. Tamam. Kayitlar istedigimiz zamanda bitecek.
5 Ocak, Cumartesi. Cenk Erdogan, Muruvvet ve Zeyno'ya kahvaltiya gittim :) Anneannem vefat etmeden bir kac hafta once bana "bir siir'imi sarki yapar misin?" demisti hastane yataginda. Ben de tamam dedim yapacagim! Son dakikaya kadar hareket edemedim. Edemedim! Sonra Cenk'e soyledim calar misin? 2 dakikacik bir sarki. Hemen gel dedi, gittim. Muthis bir kahvalti sonrasi 5/4'luk parcayi caldi bana gitarlarla ve uzerinde de surpriz bir hareket yapip Yayli Tanbur caldi. Anneannem, Nihal Ozyuksel gufte yazariydi ayni zamanda. TRT tarafindan programa alinmis, calinmis bir suru sarkisi vardir. Yayli Tanbur bir yakisti parcaya, acayip. Dokunuyor parca daha soylemeden!
10 Ocak, Persembe. Ne yorucu bir gundu? Sinav gunu. Baska problemler... Ama sozlesmisiz Berk ile. Anneannemin parcasini soyleyecegim. Ayaklarim geri geri gidiyor. 2 kadeh sarap ictim gitmeden, Seda ile bulustum, konustuk. Biraz rahatladim. Sonra studyoya. Aksi gibi Berk de stresli bir gun gecirmis, gergin! Aglaya zirlaya soyledim sarkiyi. Cenk zaten oyle bir calmis ki dokunuyor, ustune sozler agir mi agir... Zor oldu. Soyledim. Eve geldim, 11'de yatip uyudum! Erkenmis daha soylemek sarkiyi. Ya da belki tam zamani... Zaman.
13 Ocak, Pazar. Bugun yine Blue Band provasi vardi. Ustelik yeni muzik var. Uykusuz, yorgun ve saskinim bugun biraz. Vokaller bitecek diye heyecanliyim. Prova zor gecti. Ozan gelemedi. Butun o armoniler, nefesli yazimlari Kontrbas olmadan tinlamiyor pek. Ben hem yonetiyorum, hem dinliyorum, hem bas'lari caliyorum Piyano'dan... Studyoda yardimci olacak kimse yoktu. Yoruldum biraz. Ama vokal kayitlarina baslamadan once Ramadan geldi. Bir seyler ictik, muhabbet... Bir saat bile olsa cok iyi geldi muzige ara vermek. Gorkem ve Berk geldi sonra. Ramadan'a iki parca dinlettik. Cok begendi, sevindim. O doldurusla ve Gorkem'in muthis destegi ile son parcayi bastan asagi degistirdim ve bitirdim. Inanilmaz bir histi sonunda hissettigim. Anlatamiyorum, anlatamayacagim. Yarin ayni zamanda Berk'in dogum gunu. Cantami birakmistim Cafe Mitanni'de Cuma gecesi caldigimiz Trio konserinden sonra. Ugrayip onu aldik, birer bira icip hizlica hem kayitlarin bitimini hem de Berk'in dogum gununu kutladik. Berk benimle "ne diye surekli guluyorsun?" diye dalga gecti. Gulmeyecektim de ne yapacaktim? :) 24 Eylul'den beri ugrastigim bir proje bu. Asagi yukari iki senedir her dakika, her saniye kafamda tasidigim. Her seyini ince ince dusunup planladigim.
Son on bes gundur Emre (stiver) ile yaptigimiz dosya alis verisini de es gecmemek lazim. Aramizda calistigimiz parca dokuz yuz kere gidip gelmis olabilir. En sonunda varmis oldugumuz nokta ise Emre'nin baslarda yaptigi, benim de hali hazirda zaten cok etkilenmis oldugum tavrindan cok da uzak degil. Buyuk bir cember cizdik galiba ama zaten eninde sonunda ayni yere ulasmiyor musun? Koca bir cember. Cycle in me! Sonuc ikimiz icin de tatmin edici oldu. Sabirla ugrastik parcanin her bir tarafiyla. Surec de bizi cok eglendirdi aslinda. Gecen gun oturup butun albumun vokallerini birlikte dinledik. Bir daha dinledik. Notlar aldik. Ikinci kulagina saglik olsun, Cokoprens getiren elleri dert gormesin! :)
Su an buyuk bir tatmin duygusu icindeyim. Bunu sozlerle ifade etmem cok zor. Yaratici insanin hep merakla bekledigi sey aslinda bu surece girip cikma hali. O noktaya gelebilmek, bir fikirle. Kendindeki degisimler, hesap kitaplar, cikarimlar, karsilasmalar, surprizler, tanismalar, hisler... Tahminimce sonucla siz benden daha cok ilgili olacaksiniz. Begendim, begenmedim, cok guzel, cok kotu falan filan... Ben bu bende kalan tatmin duygusu ile yasiyor olacagim en azindan bir sure. Belki de cok kisa olacak ama olsun. Olabilir.
Yolda cok guzel insanlarla yardimlastim. Bir kisim insanla ise bagim tamamen koptu. Birlikte yolda oldugumu zannettigim insanlarla. Hep zamani gelince ogreniriz ama kime guvenmek lazim, kime acmak gerekiyor kollari? Zaman. Son dort ayda yasadigimdan ogrendigim egitmenlik ve muzisyenlik surecimin bana bir suru guvenilir, ayni dili konusabildigim arkadaslar kazandirdigi. Kendi ortagim Serhat Ersoz dahil, Elif Caglar Muslu, Ediz Hafizoglu, Ozan Musluoglu, Serhan Erkol ve Gorkem Karabudak gibi hepsi zamaninda ogrencim de olmus, yuz goz olmadan, saygi ve sevgi ile paylasimda bulunan, birlikte sorunsuz, profesyonelce is yapabildigim, yeri gelince muhabbet edip, yemekler yemis, cay, kahve, raki, bira icip, 'seylerin' birbirine karismadigi isler ortaya koyabildigim harika insanlarla bu surece girmis ve kazasiz belasiz cikmis olmak... Anlatilabilir bir sey degil. Bu bir rastlanti da degil! Ozellikle artik simdi, onlarin bana anlatma, bilgi paylasma ve yol yontem gosterme hallerinden almis oldugum mutluluk ve tatmin duygusu inanilmaz. Demirhan Baylan ve Cengiz Baysal gibi iki dost ile birlikte bir kez daha, bu sefer de boyle bir muzik yapiyor olmak bahanesi ile muhabbette kalmak. Cemberin hep icinde ama hep biraz da disinda. Surec boyunca Ayse'den, Seda'dan, Oksan'dan ve Diloy'dan aldigim destek... Ayse Ayasli'nin bir okumayla bana sarki yazdiran sozleri... Tamer Temel, Imer Demirer ve Halil Ibrahim Isik'in sesleri, nefesleri... Emre Malikler'in muzisyen algisi, dili ve onsezisi... Ve Berk Kula! Olmazsa olmaz. Projenin eli, kulagi, abisi, kankasi... Bas belasi :) Bittiginde her sey, cok uzun bir tesekkurler listesi olacak gibi gozukuyor. Simdiden bu kadar uzunsa!
Simdi Mix ve Mastering zamani. Tabii o da cok ayri bir surec. Stresli olabilecek zamanlari var. Sonra album kapagi, beni her seyden cok strese sokan Fotograf cekimleri!! Ama ben hazirim. Album Subat'a yetissin ve ciksin diye ugrasacagim. Sirada bir suru baska kayit var cunku. Blue Band var. TRE var. Trio albumu var. Zamani gelince. Zaman...
Bu uzamis da uzamis olan Kayit Gunlugu notlarimi John Cage'in Julliard Konusmalari'ndan benim icin onemli bir alinti ile bitirecegim (ayni alintiyla fenalik gecirttigim arkadaslarimdan ozur dileyerek). Her surecin sonunda ayaklarimizin bir parca daha fazla yerden kesilmesi umuduyla...
"Geçen kış Zen Budizmi üzerine yaptığı bir konuşmada, Dr. Suzuki dedi ki: "Zen öğrenmeden önce, insan insandır ve dağ dağdır. Şey öğrenirken şeyler karmakarışık hale gelir: Kişi neyin ne ve hangisinin hangisi olduğunu tam olarak bilemez. Zen öğrendikten sonra, insan insandır ve dağ dağdır." Konuşmadan sonra şu soru soruldu: "Dr. Suzuki, Zen öğrenmeden önce insanın insan ve dağın dağ olması ile Zen öğrendikten sonra insanın insan ve dağın dağ olması arasındaki ayrım nedir?" Suzuki yanıtladı: "Bütünüyle aynı, yalnızca ayaklarınız bir parça yerden kesilmiştir.""
p.s. (siz olmaz!): Gectigimiz dort ayda hayatim boyunca ogrenemedim cok onemli bir sey ogrendigimi dusunuyorum. Oncelikler siralamasi. Umarim cabuk unutmam!
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment