Assos'ta Evren ile konuşuyordum. Dinliyor muydu bilemem? Foto : Seda Ergül |
Seven insanın güzelleşmesi, üstüne hoş bir hal gelmesi edebiyat tarihinin (her türlü sanat için) ilham konusuydu. Fakat maalesef her sevgi ilişkisini trajediye dönüştürebilen ruhlarla yaşıyoruz bu dünyada artık. Bu zamanlarda hepimiz çirkiniz!* Gerçek trajedyaların üzerimizde bıraktığı o tatmin verici ağırlık da bu sebepten yok oldu gitti, yalancılarını yaşaya yaşaya. Tüm zamanını ve enerjisini kendisini kötü hissetmek üzere harcayan insanlarla çevriliyiz. Kendini iyi hissetmeye çalışmak, iyimserlik ve umut aptalca adledilmeye başlandığından beri de hayatımız cehenneme döndü. Kimseye iyimserlik aşılamak zorunda değiliz elbette, bence mesela siz ne yapiyorsunuz, iyi biri misiniz?, benim pek umurumda değil. Ama bir şey yapmanız umurumda. Hareketsiz kalmanıza, hareket etmeyi reddetmenize tahammül edemiyorum. Çünkü o zaman yaşamıyoruz gibi oluyor. Dokunmuyoruz. Koklamıyoruz. Yaşamak kültür ve sanat aktiviteleri ile içiçe olmak demek ya, eger bir konsere gitmeyi, sergiye gitmeyi erteliyorsanız iyi etmiyorsunuz. Kendiniz için hiç iyi etmiyorsunuz.
bir süredir 'iletişim' adına karşıma çıkan bu 'şey'. güzel değil. |
Sevmek motivasyonu. Sevebilmek, teslim olmak için içgörü gerekiyor. İçgörü kendini, hislerini, neyi neden yaptığını anlayabilme yetisi demek. Hislerinle barışık olmak öncelikli durum. Bunu yapabilmek sezgilerini kullanmayı gerektiriyor. Onları da kullanmayı bıraktığımızda işte geriye bu otonom, ne olduğunu anlamlandırma ihtiyacı bile duymadığımız bir takım davranışlar kalıyor. Olan iletişime oluyor. Duygularının farkına bile varmayan bir takım insanlar hissel sebeplerden bir takım hareketler yapmaya yönelmiş, sözler söylemiş olduğu halde neden böyle bir hal icinde olduğunu anlamlandıramadığı için kendine bile yabancılaşan bir takım davranışlarda bulunuyorlar. Sonra da kendilerinin özdeşleşemediği bu davranışları savunmaya çalışarak aradaki o incecik bağı da yokediyorlar. Adına da kavga diyoruz.
Dünya anlatıyor da yazık biz duymuyoruz. |
Sorarsan hepimizin başında felaketler var, evet ve hiç bir felaket bir daha herhangi bir felaket bile yaşayamayacak durumda olmaktan daha kötü değil. Bir de böyle düşünün.
*Sanatla zamanın güncel ilişkisi üzerine böyle bir yazı yazmayı planıyorum. Kendime not düştüm.
No comments:
Post a Comment