Bugun Oguz ile Helsinki'de Modern eserler muzesi, Kiasma'yı gezdik. Muhtesem bir ozel serginin ardindan binanin ust katlarina kurulmus olan yeni islere baktik. Orada Elements sergisi içinde maalesef ismini hatırlayamadığım bir sanatçının sabitligi sorgulayan bir isine denk geldik. Tam da benim kafamın en karışık olduğu konuda. Tesadufe bakin! Iceri dört kisi girebildigin bir oda tasarlamis. Yer sen yurudukce hareket ediyor. Ortaya da bir kaya koymus kocaman. O da sabit degil. Dolayisiyla senin tek sabitin yercekimi oluyor cunku yuruyebilmemizi saglayan kuvvet o. Yani neresinden baksan yine en azindan uclu bir denklemde bir adet sabitin var. O da senin (belki de ic) dengeni sorgulayabilmene sebep olan yercekimi. Baska bir iste de yine, karsilikli ayni sabitte oturabildigin bir denklem kurulmustu. Bir ayna/cam'ın iki tarafına karsilikli iki sandalye yerlestirilmis. Yukarida sabit olmayan bir isik sallaniyor ileri geri iki sandalyenin uzerinde. Belli bir ritim ile. Sen karsinda baktigin ayna/cam'da partnerinle oturdugun yerden bir kendin bir o oluyorsun isik sallandikca ustunde. Muthis bir deneyimdi. Gercek bir denge deneyimi. Soru benim icin suydu; sabitin nedir? Kendin misin? O mu?
Sabit (yercekimi) ihtiyacimiz ile birbirimizin kafasini
karistirdigimiz zamanlardayiz ya, Gravity, Interstellar gibi
filmler cekmeye basladik. Varolus sebeplerimize itirazimiz var.
Insanoglu evrene evi (dunya) olmadan da yasayabilecegini kanitlamaya
calisiyor. Belki Dunya varligi ergenligini yeni tamamladi da ancak
simdi evden ayrilmak, evreni tek basina algilamak, sorgulamak ve
yasamak, yeni dunyalar kurmak istiyor. Ama bir yandan da cok
korkuyor. Orada basina ne gelecek bilmiyor. Maymunlar Cehennemi
filminde olduğu gibi
kesiflerde bulundugunu
zannettiginde aslinda evine
geri donmus olmaktan odu kopuyor. Belki bu yuzden artik
sabitli iliskilerden
vazgecmeden, sevmek/sevilmek iliskisi garanti oldugunda ancak yeni
iliskilere, maceralara
yelken acmak istiyor. Ama onu da yuzune gozune bulastiriyor. Gitmek
istiyor, fakat kalmak
iyi geliyor (interstellar).
Gitmek istiyor ama cani istediginde geri donebilmek istiyor.
Gidemiyor da... Kalamiyor da... Sabit(i)
olmadan nereye nasil gidebilecegini bilmiyor. Orada yuruyebilecek mi?
Ya ayagi yerden kesilirse? Yine ayni soru; sabit
sen misin, baskasi mi? Icerisi mi? Disarisi mi?
20. yy'in basindan beri muzikte
tek merkezli muzikten kacinmaya calisiyoruz. Bu
hizli uzaklasmaya insan kulagi uyum gosteremedi. Tek merkezden
kacinmak
muzik gibi nesnel bir sanat alaninda cok kolay. Sabitin tuval degil.
Duvarda asili, bir odada sergilenir degil. Ucusan, sese donusup hop
diye senin kulaginin duymadigi noktada havaya karisip giden sessizlik
(?) tarafindan yutulup yokolan (?) bir fenomen muzik. Klasik veya
romantik donemdeki gibi ya da bir pop veya standart bir caz
parcasinda oldugu gibi merkezinde donup durmuyorsa, bir basi sonu
oldugunu nasil anlayacaksin? Butunlugunu kurgulayamadigin, cekim
eksenini algilayamadigin bir fenomeni sanat olarak algilamanin yolu
nedir? Bu konuda hala itisiyoruz.
Yeni muzik ile insanlarin ilgisinin cabuk kopmasinin ve neredeyse 100
senedir de barisamamis olmasinin en onemli sebeplerinden birisi iste
bu eksen yoksunlugu (?). En azindan arayisin yercekiminden uzaklasma
ihtiyaci olusu. Yeni bu muzigin bir dini olsun deseniz olamaz. Bildigin
en ateist
muziktir istesen zorlasan ancak kendin bir teori olusturarak eksen
bulabilirsin. Bestecisi bu ekseni umursamaz. Ama anlatimci dilini
umursar. Bana peki isin
sanat degerini nasil olcecegiz diye defalarca sorulmussa her
seferinde yeni bir durusla anlatimci dilini cozmeye calismalisiniz
diyorum. Bu da cok emek sarfetmek gereken bir caba olabilir. Olsun
varsin.
Yaşama standartlarını sanat ekseninde düşünmeyen, hissetmeyen birisi sabitlikten kurtulup her seferinde ama her seferinde bir eser ile karşılaştığında yeniden yapılanmayı kabul eder mi?
Not. Dikkat yazi caktirmadan
ateizm,
kaos ve anarsi icerir. Altyazi okumayi bilen sevgili dostlarim. Bir
de bir suru bilmece soru isareti. Keske
oyle bir grup insan olsaydık ki bu yazının altında bu konuları hakkıyla tartışabilseydik. Ama bakınız o insanlar da hep bir başkası olmayı tercih
ediyorlar. Çünkü sorgulayan olmak sabitini de sorgulamayı gerektiriyor. Kabul edelim ki bu bir çoğumuz için zor. Hatta belki de gereksiz (?). Bu kimin ayıbı ben hala çözemedim. Fakat çok da derdim
değil.
5.04.15
Helsinki İstanbul arası havada bir yerlerde...
No comments:
Post a Comment