Muzisyenin kim oldugu, ne oldugu ve nasil davranmasi gerektigi konusunda biz muzisyenler haric herkes uzlasmis gozukuyor. Bu yazi cokca ustunde uzlasilmis gibi gozuken muzisyenlik kavramina ve muzisyen tiplemesine itiraz, biraz da cagdas muzisyen dilini savunmak uzere yazilmis bir yazidir.
...TRE, 6. Bolum, Selen Gulun |
Ben ulasmak istedigim seviye muzisyenlige ulasana kadar omrumu harcayacagimi tahmin ediyorum. Daha kucuklugumde baska hic bir ‘sey’ olmak istememis oldugum dusunulurse bu duruma arkami donup gidecek de degilim. Muzik bu anlamda tum bir evren olarak benim varligimda vuku buluyor. Muzik ask da demek, spor da, edebiyat da, sevismek de, icki icmek de, konusmak da, uyumak da... Yani bir cember olarak muzik var. Yasam cemberi olarak muzik.
Bazi muzisyen arkadaslar ozellikle sosyal medya’daki beyanatlarinda “muzisyen okula gitmese de olur” diyor. Okul burada bence aslinda akli simgeliyor. Bu soylemde alt metinde ben sanatcinin kendisini var olan ‘ilham’ gucu ile toplumdan ayristirma ve ozel kilmaya calisma cabasi sezinliyorum.Yaptigi isi yuceltme ihtiyaci biraz da. Bu benim hic de adil bulmadigim bir soylem cunku muzigi tek bir dil'e, duygu diline indirgiyor. Muzigin baska bir sekilde bir araya getirilmesinin ve/veya algilanmasinin mumkun olmadigini savunmak, varsa yoksa 'mevzuu'da duygularin olmasi gerektigini dusunmek bana ancak “tanri kesinlikle var, gonul gozuyle bakarsan gorursun” kadar bilimsel geliyor. Muzigin cok cesitli bir dili vardir (neyse ki) ve onu salt duygular dunyasina indirgemek, muzisyenleri de o romantik dunyada sirf duygulariyla hareket ettigi dusunulen kimliginin icine sokar ki benim hayatim bu duruma karsi durmak ve durmaya calisarak gecti, geciyor. Biz muzisyenler sadece duygularini kontrol edemez, bir ise yaramaz, sosyal olarak tuhaf davranan insanlar konumuna biraz da kendimiz yuzunden itiliyoruz. Ben romantik bir insan degilim. Muzisyen olmak icin romantik bir insan olunmasi gerektigini de dusunmuyorum. Soyle anlatabilirim, eger sadece duygularimi kullanarak bir muzik besteliyor olsaydim birisi benden cenaze muzigi yazmami istese uc aylik bir calisma sureci planladiysam daha birinci ayin sonunda bu sebepten intihar etme noktasinda depresyona girmem gerekebilirdi. Inanin bana boyle bir sey olmasi gerekmiyor! Insan gule oynaya hayatina devam ederken de ölüm temali bir muzik besteleyebilir.
Seneler evvel bir partide bir muzisyen arkadasimin esi sohbet esnasinda Viyana’li bir oda muzigi gurubunun yeni konser programina almak uzere benden eser siparis etigini duyunca kahkahalarla gulmus, sonra da “siparis uzerine muzik yazilir mi canim?” diye tepkisini dile getirmisti. Bunun sebebi herkesin muzik hakkinda bir fikir sahibi olmasi ama aslen icinde ne olup bittigi konusunda bilgisiz (belki de ilgisiz) olmasindandir. Insanlar besteci denen muzisyen turunun aldigi ilhamla cosarak, mesela benim durumumda kosup Piyano basina gecerek, kendinden gecmis bir sekilde sallana sallana muzik besteledigine inanmak istiyor. Boyle bir romantik bakis acisi! Halbuki dirsek curuterek yazmis oldugum yazilara kiyasla cok cok az bir zamanda bu sekilde muzik yaziyorum, bir cok besteci arkadasim da oyle. O zaman ilham nedir sorusunu sormak lazim? Bunun cevabini gercekci bir sekilde verince de bir cok insanin kalbini kiriveriyorsun ama yapacak bir sey yok.
Ogrencilerimle kompozisyon dersine baslamadan once onlara onemsedigim iki soru soruyorum. Ilki ‘muzik yazmak icin nelerin fikir olabilecegi’ sorusudur. Cogunlukla tek tuk gelen bilindik cevaplar donem sonunda cok cesitli bir hal alir. Burada evrilen cesarettir. Bir muzisyene baslangicta bir dizi, ses araligi, trombon veya evinin onundeki agacin formu konu olabilir. Yani fikir bir anlamda duygu dunyasindan gelmek zorunda degil. Ilham konusunda bir sıkıntı yok. Ama surec de cok onemli. Bu durumda ikinci soru gelir; “Kaciniz heyecanlandigi fikri gelistiremedigi icin yazmaya basladigi muzigi yarim birakti?”. Sinifin %80’i el kaldirir. Muzigin teknik dilini bilmek bu anlamda kendini besteleme yoluyla ifade etmek isteyen birisi icin sart. On bes senedir egitmenlik yapiyorum ve yukaridaki vermis oldugum oranla carpilirsa, muzik okullarinin bazi insanlari icin neden cok onemli oldugunun bilimsel istatistiki bir sonucu da ortaya cikmis olur diye dusunuyorum.
Eser basligi altinda yazmaya calistigimiz muzikler plan program icerir ve insan maalesef anasindan bunlari bilerek dogmuyor. Benim calistigim alandaki muzisyenlikte entelluktel bakis acisi, literatur ve teori anlam kazanir. Olaylari ve algiladiklarini farkli sekillerde kurgulayabilmek ve kendi sectigin veya urettigin bir dille aktarman gerekir. Bu dili olusturmaya calisirken uzun ve mesakkatli bir yoldan gecersin. Muzik teorisi, yatay-dikey cokseslendirme teknikleri calisman, literatur tarayip analizler yapman, duyumunu bu dogrultuda gelistirmen, muzigin tarihsel gelisimini ogrenmen, orkestrasyon calisman, duzenleme teknikleri ogrenmen gerekir. Ben dahil bir cok besteci arkadasim bir calgi kullanmadan belli bir oda muzigi icin muzik yazabilir. Kafasindaki tiniyi ogrenmis oldugu teknikleri de icsellestirmis ise diledigi gibi kullanarak kendi istedigi muzigi yaratabilir. Yaratici insan hayal eden’dir. Biz de tiniyi, sureyi, bicimi hayal edip planliyoruz ve hayata aktarmaya calisiyoruz. Kisa donem icinde Bas Klarinet, Cello, Ses ve Perkusyonlar icin muzik yazmaya baslayacagim. Neden bu gurup? Cunku oyle hayal ettim, kafamda boyle bir ‘ses’ var. Ne bir eksik, ne bir fazla! Bunu icin de calgilarin hic birini calmayi bilmememe ragmen oturup muzigi yazabiliyorum. Okul bu anlamda cok ise yarayabilen bir kurumdur. Trombon icin yazmak eger ilgini cekiyorsa o aleti calan birine gidip “ufler misin?” diye sorabilme luksune sahip olur, kaynagin kendisinden ogrenebilirsin. Tum bilgilere kisa zaman icinde ulasabilmen ve gelismek acisindan verimli bir donem gecirebilirsin. Yine de muzisyen olmak isteyen herkesin okula gitmesi gerektigini dusunen birisi degilim. Bunu yazimin sonunda yeniden deginecegim.
Iannis Xenakis |
Aslinda
insan anasindan daha harika bir sey bilerek ama maalesef zaman icinde unutarak (ya
da utanarak) doguyor, o da dogaclama
(improvisation). Bir sanat formu olarak algilanabilir mi o tartismaya burada
girmeyecegim ama kendini ifade etme bicimi olarak muzik basligi altinda pekala
kendine yer bulabilir. Bir eser planlama yetisi dogaclamacinin elinin altinda bulunuyorsa,
calgiya da hakimse ortaya cikan muzigin besteleme sureci ile ayni surecten
fakat cok daha hizlandirilmis hali ile gectigi soylenebilir. Bu durumda dogaclama
muzik sanat formu olarak cok acayip bir seye donusebiliyor. Fakat dogaclama
muzikte dil yine sorun olusturabilir. Eger dogaclayan calgiya ve ayni sekilde
cesitli tekniklere hakim degilse aklina fikir gelmesine ragmen onu gelistiremeyebiliyor.
Cunku teknik dil eksigi var. Ya da belki bilse hayalini kurabilecegi bazi
seslerden uzak bir performans sergileyebiliyor. Anlatmak istediginiz bir cok
seyin oldugunu ama dili iyi konusamadan bir seyler anlatmaya calistiginizda
ifadede olusan bosluklari dusunun, bu durum aynen muzige yansiyor elbette.
Muzisyenin kendisini daha iyi ifade etmesi icin oyle veya boyle bir egitimden
gecmesi gerekiyor gibi gozukuyor.
Aşık Veysel |
*Xenakis, Iannis, ‘Creativity’, On being
a composer.
**Emotional Filth
*** “All truly creative people escape
from this foolish side of a work, the exaltation of sentiments”.
**** Mimaroglu, Ilhan, 2003, ‘Predicament’,
Other Words, Pan Yayincilik.
***** “If you want to enjoy art, you
must be an artistically cultivated person”.
p.s. Evet, keske Turkce klavyede yazsaydim! Yaziyi dergi icin toparladigimda daha kolay okunacak bir sekle donusecektir. Bır de eser listemi merak edersenis Eserler'e tiklayiniz. Sabriniz icin tesekkurler.
No comments:
Post a Comment