Friday, December 28, 2012

Dünya (VI)



Dünya 
sahteliğin yeridir,
diye -
ne diye?
"Ayrı geçen her lahza sonsuz"


Sahte sen misin?
Sen misin sahte?
Sen sahte misin?


İşte -
iste.


Dünya
her belirlenme anında
hep belirsizliğin yeridir -
diye.

*

Tuesday, December 25, 2012

Ayrılıklar hakkında sıkıcı bir yazı. (Siz okumayın!)

Istanbul'dan ayrilmak...

"Bazen dusunuyorum da... "dedigin zaman ara ara dusunuyorum, cogunlukla bir sey dusunmuyorum gibi algilanabilir. Turkce boyle ikilikli bir dil. Hep soyledigin seyin yanlis anlasilma riski var. Dogru anlasilma riski de var.


Bu biraz acayip bir yazi olabilir bu sebepten. Soyleyecegi seyi direk soyleyenlerden olsam da bu sefer yapmamaya calisacagim. Biraz kiviracagim. O yuzden ters gelebilir. Gelmeyebilir. Keyfinize gore. 

Erken gencligimde yine Ayrilik konusu ile mucadele etmem gereken bir zamandi, "Ayrilmak" diye bir kitap gormus, biraz okuyup hemen kitapcida bastirip parayi almistim. Evli bir ciftin kadin karakterinin baska bir adamla iliski icindeyken kocasini terkedemeyen halini, kocasinin gozunden anlatan bir kitapdi. Yani karakter Erkek. Ama aktif olaylar kadinin cevresinde olup bitiyor. Adamin genel tavri bir sey yapmali mi bu durumda yapmamali mi uzerinden gelisiyor v.s.. v.s.. Etklieyici bir dili vardi. Benim ayrilik konum ile alakali olmasa da enteresan bulmustum. Zaten eninde sonunda insan kendi derdine derman oluyor. Kitaptan ogrenecek degiliz ya (?).

Bu hikayeyi sundan yazdim; simdi gorsem "ayrilmak" diye bir kitap kitapcida, yeni donemde yazilmis ise "hadi ordan" derim icimden, icine bile bakmam. O kadar fena hislerim var zamane ayriliklari ile ilgili. Kitabini da alip okumam herhalde. Ayni "sevmek" diye bir kitap gorsem verecegim tepki gibi, ya da "ask". Bazi kelimelerin suyu cikti, anlamini yitirdi, ici bosaldi. Ayrilmak da bunlardan birisi. Bir de zamane ayriliklarinin yasanma sekli gercekten beni korkutuyor. Zaten her sey gozler onunde, ortalikta olunca nesi merak edilecek ki bu konunun? Neyse oralara da gelecegim elbette. Fakat ayrilik konusu sadece iliski bazinda ele alinmasi gereken bir konu degil. Her turlu haline donanimli olmak gerekiyor. Bazilarimiz bir kismina dayanikli, bazilarimiz diger kismina. Ama hayat hepimizi oyle veya boyle bu egitimden geciriyor. Eninde sonunda bulundugumuz yerden ayrilmamiz gerekecek oyle degil mi?

Ev'den Ayrilmak: En sancili donemlerden biridir. Aile iyidir hosdur guzeldir de disarida da bir hayat vardir goz kirpan. Insan merak etmeye baslar tek basima kalirsam bu dunyada ne olacak? Hayat bastan asagiya (herkes icin degil sanirim) egitim ogretim yuvasi. Hem merak edersin hem korkarsin ama zamani gelince artik duramazsin evde! Kus yuvadan uctu misali, arkana bakmadan yallah! Benim aileden ilk gercek kopusum 23 yasimda oldu. Ama zaten tek basina yasamaya cok merakli birisi olacagim o zamandan belliydi. Calisan anne baba cocugu olmak insana kendine bakmayi ogretiyor. Cok zorlanmadim kopusta. Yine de kendine gore sancili oldu tabii.  Ama kopusun kendisi gercektir yani. Tek basina kalmak oyle birdenbire. Yine de cok onemli bir 'hayat' deneyimi o ilk yanliz basina kalma hali. Ne kadar erken o kadar iyi! Bizim topraklarda erkekler tarafindan ozellikle pek uygulanmaz bu gerceklik ama. Baska bir yerde yasamak aileden kopus degil gercekten. Yanlis anlasiliyor yer degistirmek. Kafada kopmaktan bahsediyorum. O pek olmuyor. Zaten buraya bir yazi yazmistim bu konuda derin saygi baslikli, okumadiysaniz referans olabilir. Yasadigin yeri terk etmek konusu var bir de aile disinda. Sehrini, ulkeni ya da en basiti evini. Su an benim yapmam gereken sey o mesela. Evimden ayrilmak istiyorum. Bu evle baglarimi koparacagim pek yakinda. Her ayrilik baska turlu baslangic anlaminda... Zamani gelmisti (gecmisti).

Sevgili'den ayrilmak: Zor zor. Her turlu zor. Fakat bence yine de eskiden daha kolaydi. Bu sosyal medya beni hasta ediyor! Hic anlayamadigim bir kullanim sekli var sosyal medyanin en cok bu konuda olmuyor, olamiyor. Bir insanin digerinden ayri dusmesi normal bir durum. Bir seyler yasaniyor, bir kismi yasanamiyor oyle veya boyle sonuna gelindi, yollar ayrildi madem bir rahat durun be kardesim? Ayriligin en onemli kismi "kendi basina kalmak" degil midir? Oturdugun yerden degisime ugrayamazsin. Bir surece girersin, cikarsin, girersin, cikarsin... Yolda birileriyle tanisirsin v.s.. O surece girebilmek ancak ic'e donmekten gecer. Ic'te cevaplar bulursun, bulamazsin ama dogalinda anlamaya calistigin bir donem olmali. Nedir bu "ben iyiyim, bana bir sey olmadi, oteki igrenc bir insandi, bana bunu sunu yapti" diye bagirma halleri aciktan aciktan? Ya da tam tersine hic bir sey olmamis gibi tum enerji ile her yeni yasanan seyin an be an fotograf, video, yazi butunlugu ile paylasimi surekli.  Sosyal medya cildirmasi yasanmadan once arkani doner giderdin. Gittigin yerde bir parcan kalirdi, sen devam ederdin. Kendini alir giderdin. Simdi herkesin gormesi gerekiyor her anini. Konusmasi gerekiyor yasadiklari hakkinda. Ama maalesef paylastigin seyler seni gercek kilmiyor. Duygularini, dusuncelerini, davranislarini anlatamiyor. Insan paylastigi seylere kendini de oturtamadigi, inandiramadigi icin iste boyle tuhaf, amorf, paranoyak bir sosyal topluluk olmaya dogru kosuyoruz. Dort nala. Yollarini ayiran insanlarin arkadas kalmak konusunda anlasamadilarsa ayrildiklari insanlardan haber almadigi, alamadigi, zaten hakkinda digerlerine soru da soramadigi (hafif gurur halleri) o eski gunleri ozluyorum ben. Ne de guzeldi yasayabilmek kendi kendine kalmayi?! Simdi onlarca detay biliyorsun ogreniyorsun kisiler hakkinda her gun gerekli gereksiz, bir kismi 'oteki' hakkinda olunca iyice anlamizlasiyor ayrilik. Amacindan sasiyor. Kafanda kalan icinde kalan guzel uc bes his de silinip yok oluyor. "Yok ya, bu insan boyle birisi miymis?" oluyorsun. Ne fena! Otekini de kollamak diye bir sey hatirliyorum, biliyorum ben ayrilikta. O kadar sey yasamis oldugun insani artik sevmesen de saygi duyardin eskiden (naif?). Onu kirmak yerine birakip giderdin demeye calisiyorum. Bir parcani kirip, kalani alip gitmek... Simdi oyle degil. 


Arkadas'dan ayrilmak: Mumkun. Gerci bunu yazabilmek icin once Arkadas taniminin icini doldurmak gerekiyor. Cunku bu gunlerde herkes herkesin arkadasi, herke herkesle arkadas. Herkes birisinin can'i, canan'i. Ve en enteresani gecen gun bir (gercek) arkadasimin dedigi gibi, tuhaf bir sekilde tum insanlik da samimiyetsizlikten muzdarip. Bildigim bir gurup insan haksizliga ugramaktan, dedikodu'dan, yanlis anlasilmaktan rahatsiz. Ama ayni iliskileri ayni sekilde yurutmeye de devam ediyorlar. Cunku bu zamanlar boyle! Anladik. Kafaya takacak bir durum yok. Ama gercek arkadaslik sabir, anlayis, caba ister, gercek diyalog ister. Bu da tas gibi gercek! Bunu saglamayan, saglamak istemediginiz insanla vakit gecirmeye degmez. Hayat cok kisa. Ayrilmak lazim. Konusup ayrilmak en iyisi. Sevgili ayriligi kadar zor olabiliyor bazi dostlardan ayrilmak ama yollar ayriliyor. Yapacak bir sey yok! 

Ölenle ayrilik: Hic yasamamis insan bilemez ne kadar zor oldugunu. Cok sevdigin bir insani birden veya yavas yavas bir donem icinde kaybetmenin ne oldugunu? Nereye gidiyor o insan mesela? Bilmiyoruz. Kendimize aciyoruz, kaldik diye buralarda 'o' insan olmadan. Cok karmasik duygular var arkasinda. Cok fazla hesaplasma durumu var. Sanirim yasayan insanla ayrilmanin tek teselli eden tarafi yarin bir gun yuzlesme ihtimali oldugu. Ama nereye gittigini bilmedigin bir insana nasil anlatacaksin pismanliklarini, sevgini, paylasmak istediklerini, istemediklerini? Cok zor. En zor. Parcani bile birakamadan kaliyorsun oyle tas gibi. Tamamini kapsayan bir aci ile. Ama en azindan guzel hislerin kalabiliyor seninle. Canin istedigin de cagiriyorsun onlari, yasiyorsun, bakiyorsun. Sosyal medya deliligi oraya bulasamiyor, kirletemiyor. Cogunlukla. Kafandaki imaj kolay kolay degismiyor. Kayibini sosyal medya'da paylasan insanlara biraz icerliyor olsam da, cunku "Babami kaybettik" gibi haberleri gormek cok aci, ancak teselli arayisi tarafini anlayabiliyorum. Gecen gun bir konser davetime kopegi adina facebook sayfasi acmis birisi yine kopegi adina "ben öldüm Selen hanim, konserinize de gelemem bu sebepten" yazdi. Nutkum tutuldu. Hala saskinligim devam ediyor! 

Ayriliklarin en usturuplusu yine de Ölüm. Geride kalana cok koysa da...

Yaziyi muthis Piyanist ve besteci, aksi mi aksi olmakla meshur bir insan olan Carmen McRae'in seneler evvel Notes and Tones kitabinda buldugum, altina direk imzami cakacagim o harika sozleri ile kapatiyorum. 

"You do meet people you don't like and that you're not compatible with. People meet me, and dislike me, too, for some reason. I think when people feel like that, they should avoid each other, because life is too short to have to tolerate someone just for the sake of tolerating them. I don't think it's fare to them or to their intelligence. If you cannot make it with someone, then you both should go your own way. You've got to be fair to yourself before you can be fair to anybody else!" 
Carmen McRae, Notes and Tones.

Thursday, December 20, 2012

Choices are made.

...o gece B. W. bana "senin kariyerinde tanidigim butun kadinlar ayni secimleri yapmak zorunda hissetti kendini" dedi. Bu konuda Erkek - Kadin olmak, secim yapmak zorunda kalmak demek. "Ama sen iyisin. Memnunsun. Eminsin. Peki mutlu musun? Pisman misin?" dedi sonra. "Degilim" dedim. 

Cok cabuk dedim. Dusunmeden. 

"then there is no problem" dedi. 

Problem yok dedim. 

*Her sey yolunda. 

Gulumsedik...

Monday, December 17, 2012

Kayit Gunlugu 06: Kuyruguna geldik.

Serhan Erkol, Halil Ibrahim Isik ve Tamer Temel
6 Aralik
Studyo dolu. Ancak 6 Aralik gunune 3 saatligine yerimiz var. Kayitlari bitirmek her gecen gun zorlasiyor studyonun mesguliyeti yuzunden. Simdi sirada Nefesli grubu kayidi var. Bir gece once Selen Gulun Trio calmistik... Ertesi sabah anlatmam gereken dersler... Aralarda, her boslukta yazilan notalar, dinamikler, aranjmanlar... 

Notalarla ucusarak geldim kayida. Halil Ibrahim Isik Trompet, Serhan Erkol Alto Sax ve Tamer Temel Tenor ve Soprano Sax calacak. Ekibim bu. Halil ve Serhan TRT'de 5 parca kaydetmis, yorgun ve ac geldiler. Bir trompetci icin en zor sey dudaklarin yorgun olmasi. Kisitli zaman icinde ne yapip ettiysek istedigimiz sonucu alamadik. Dudaklar yorgun. Kayitlari Serhat Ersoz yapti. Sule Yigit geldi surpriz yapip elinde sarap ve peynirler ile :) Ilac gibi geldi o sarap. Tum yorgunlugu stresi aldi goturdu tatli muhabbet. Ama anladik ki o kayit o gun bitemeyecek. Baska bir gun yeniden denemek uzere anlastik. Aranjmanlar guzel tinliyor, zor da degil. Bir dahaki sefere kesin olacak.
Tamer ve Temel :) Serhat Ersoz o gece kayit masasinda. 




Sonra Emre geldi birlikte calistigimiz parca ile. Cok guzel olmus. Neredeyse bitmis bir projeydi dinlettigi. Sade, abartili degil. benim bir sey soylememe gerek bile kalmamis. Ben de icimden dedim (500. kez) mutlulugun nereden gelecegi belli olmuyor. Tum konsantrasyonum nefesli kayitlarindaydi. Gece surprizle kapandi. Super keyifli ve heyecanli bir sekilde eve dondum. Seviyorum bu parcayi. 


Sule Yigit gelmis hos gelmis. Eli de bos gelmemis :) foto: Serhat



Steinway D hala iyi durumda! Foto: tamer temel
9 Aralik
Piyano kayidi gunu. Aslinda biz grup calimi ile Piyano kayitlarini da hucum kayit esnasinda bitirdik. Son derece de memnunum calinandan. Fakat bir parcayi sadece solo Piyano calmak niyetim vardi. Bir de Bertug Cemil ile surpriz bir is yapiyoruz. Onu burada anlatmayacagim. Onu calmam gerekiyordu. Iki kayidin uzerine de Steinway'i denemek istiyordum, yayli sazlar calindiktan sonra bir nebze de olsa Steinway olsa bu parcalarda nasil tinlardi diye merak etmeye baslamistim. Hazir onunde imkan varken dedim Selen haydi dene! Pazar aksami Basar Under, Berk Kula ve Isik ile bulustuk MIAM'da. Akort tam 2 saat surdu! Piyano fena durumda degil fakat oda soguk. Piyano icin iyi bir ortam degil soguk ve nem. 2 saat boyunca bekledik. Ben cok heyecanliydim bu kayit icin. Tum gun carpintim oldu. 
Fotograflar: Tamer Temel

Cok acayip ama Steinway D calacak olmak, o odada tek basima kalacak olmak asik olmak duygusu gibi bir heyecan yaratiyor bende. O piyanoya dokunmak... O sesi almaya calismak. Memnun olup olmayacagini bilememek? Akort bittikten sonra calip dogru mikrofonlamayi yaptik. Arka arkaya once kendi parcami, sonra Bertug icin kayidi yaptim. Sonra da diger parcalarin uzerine calmayi denedim. Adrenalin tavan yapti. O gun studyoda Tamer de vardi. Son yarim saat haricinde hep bizimleydi. Ne guzel oldu, fotograf da cekti. 


Soldan saga: Isik, Basar, ben ve tabii ki B.K.



Cok sansliyim, oyle veya boyle hep bir dis kulak oluyor kayitlarimda. Piyano 442'ye akortlanmisti. Bizim kayitlar dijital ortam sebebiyle 440'ti. Bir sekilde ben de, Tamer de, Berk de rahatsiz olmadik duyduklarimizdan. Aslinda her sey yarin belli olacak, biz projeyi toparlamaya basladigimizda. Ama ben o gun olan bitenlerden cok memnunum. Gercekten iyi akortlanmis bir Steinway D gibi bir piyano az bulunur bir luks. Belki neden boyle hissettigimi acikladigim ve Piyano'lari kiyasladigim bir yazi yazarim bir gun. 


 16 Aralik
Serhan ve Tamer yeniden nefesli aranjmanlarini calmak icin studyoya, Muzik Evi'ne  geldiler. Yine cok az vaktimiz var. Berk gec gelebildi turneden ve tum kayidi asagi yukari bir saat icinde calip bitirmemiz gerekti. Fakat bu sefer provali olundugu icin Alto Sax / Tenor Sax uyumu cok tatli oldu. Uzerine de Tamer Soprano Sax ile caldi Trompet partilerini. Henuz karar vermedim boyle mi kalsin yoksa yeniden Trompet calmak gerekli mi? Yarin projeyi toplarken karar verecegim. Serhan ve Tamer'e ne kadar tesekkur etsem azdir bu ekstra emekleri icin. Bu arada 24 Ocak'ta projeyi birlikte de calacagiz Nublu'da. Bakalim kulaklara nasil gelecek?


2'ydik 3 olduk. Sonra hep birlikte 4!
Yarin ki Trompet kararinin ardindan tum calimlar bitmis olacak. Itiraf etmem gerekirse ben biraz yoruldum. Hayatim boyunca ilk albumunu live, ikincisini uc gunde, ucuncusunu (solo album) uc bucuk ve son albumunu (asnwers) yedi bucuk saatte kaydetmis birisi olarak aslinda produksiyon albumu nasil yapilir ilk defa deneyimliyorum. Kayit boyunca bir suru insani agirladik Muzik Evi'nde; Ediz Hafizoglu, Cengiz Baysal, Demirhan Baylan, Imer Demirer, Ozan Musluoglu, Klasik Istanbul Dortlusu, Serhan Erkol, Tamer Temel, Halil Ibrahim Isik... Cenk Erdogan'da kaydettik gitarlari. Miam'da kaydettik Piyano'lari. Emre Malikler bir parcanin elektronik duzenlemesini yapiyor. Cok fazla insan emek veriyor. Merak ediyor. Gecen gece Nublu'nun kapisinda Hakan Kursun'u gordum. "E hadi  artik" dedi :) Herkes tek tek albumu sordu. Cok guzel bir his bir hayalini gerceklestirmek istediginde yaninda arkadaslarini bulmak. Albumu tek basima yapiyor olmaktan yoruluyorum bazen ama hic sikayetci degilim. Gercekten ancak takim isi ile kotarilacak bir sey produksiyon albumu yapmak. Insanlari bir araya getirmek, studyoyu ayarlamak bile tek basina bir mesele. Ama olsun yuzduk yuzduk... yuzdum...

Yarindan itibaren vokal kayitlari basliyor. Cok yumusak bir parca soyleyecegiz Elif Caglar Muslu ile albume. Ancak su kadarcik ipucu verebilirim, albumde iki tane Ingilizce sarki var ve bunlardan birisi bizim duetimiz olacak.

"... if you can't walk you can run. There is some one for everyone..." diyecegiz can-i gonulden sizlere. 




p.s.
Albumun konserleri kendisi bitmeden basladi. 
19 Aralik Alt Caz
11 Ocak Cafe Mitanni
24 Ocak Nublu
...
ve lansman konseri duyurusu yakinda..


Monday, December 10, 2012

Dünya (V)

Dünya
senin
burada yazdığındır,
diye - 
niye 
farklı olsun
ki?
(fotograf: tamer temel)




- Senin yazdığın da
eninde sonunda 
aynı 
dünya
dır.

Dur
sun : 
yaz 
ma. 

Tuesday, December 4, 2012

Gelecek konserler - Liste (İstanbul)

Yakın tarihli, önemli bulduğum ve heyecan duyduğum bazı yurtiçi konserlerimden bir liste yaptım. 

5 Aralık, Cafe Mitanni, Selen Gülün Trio  Demirhan Baylan ve Cengiz Baysal ile birlikte eski / yeni şarkılarımdan çalıyoruz. 

19 Aralık, Alt Caz'da Demirhan Baylan ve Cengiz Baysal ile birlikte eski / yeni şarkılarımdan çalıyoruz. 

23 Aralık, 15.00 Ozan Musluoğlu "My Best Friends are Piano Players" album lansman konseri. Tepe Nautilus'da. Albümde "Yellow Moon" çaldık. Konserde de çalacağız.

11 Ocak, Cafe Mitanni, Selen Gulun Trio, Demirhan Baylan ve Cengiz Baysal ile birlikte eski / yeni şarkılarımdan çalıyoruz. (Album cikiyor!) 

17 Ocak, Selen Gülün *Blue Band ( 6 Nefesli + Piyano Trio) Jazz Combo için yazmış olduğum müzikleri çalacağımız Konser, Borusan Müzik Evi.

24 Ocak, Selen Gülün, "I Sing". En yeni album nefesli enstrumanlar ile birlikte. Serhan Erkol, Tamer Temel, Demirhan Baylan ve davulda da Volkan Oktem var. 

26 Ocak, Selen Gülün **"Kadınlar Matinesi" konseri. Konserin isim babası Murat Beşer. Alp Ersönmez ve Ediz Hafızoğlu ile house band olacağız. Çeşitli sürpriz konuklar ile gece şenlenecek. O gece ayrıca benim doğum günüm :)

Bunlar dışında enteresan bulabileceginiz diğer performanslar şunlar olabilir.
Albüm lansman konseri Şubat'ta
Mart'ta Pera Müzesi'nde "Kadınlar Matinesi" konseri 
Nisan'da Borusan Müzik Evi'nde Yeni Müzik eserlerimin çalındığı konser

Konser duyurularını yakından takip etmek isteyen http://www.facebook.com/selengulun e eklenebilirse harika olur.

Sevgiler.

*Blue Band

Şenova Ülker , Trompet, Büğülü
Serhan Erkol, Alto Sax
Engin Recepoğulları, Tenor / Soprano Sax
Meriç Demirkol,Bariton Sax
Bulut Gülen, Trombon

Selen Gülün, Piyano, Elektrik Piyano, Vokal
Ozan Musluoğlu, Akustik / Elektrik Bas
Cengiz Baysal, Davul

Konuk Vokalist: Elif Çağlar - Muslu

**Kadınlar Matinesi : East to West: Turkish Women in Jazz diye özellikle yurt dışında çaldığım projenin Türkiye versiyonu. Programda Jehan Barbur, Şirin Soysal, Ayşe Tütüncü, Elif Çağlar - Muslu... gibi harika müzisyenlerin müziklerini yorumlayacağız.

Sunday, December 2, 2012

Kayit Gunlugu 05

Oooy oy! Bazen insan kendi de inanamaz ya, oyle macera dolu bir kayit gunu/gecesi... Ama sonucu tatliya baglandi. Bastan sonunu soyleyeyim, iciniz rahat rahat okuyun :)
Daha net olmasina gerek yok. Albumde de boyle! 

Bu sefer amac Yayli sazlar dortlusu kaydetmek. Birbirinden harika dort muzisyen albumun iki parcasina calmak uzere Muzik Evi'ne gelecekti 26 Kasim'da. Orijinal tarih 16 Kasim'di ama araya diger kayitlar girdi. Bu adamlari bulmak studyoya sokmak cok zor (Isimlerini veremiyorum!). Biz Klasik Istanbul Dortlusu diyelim. Inanilmaz mesguller, programlari hep dolu. En sonunda anlastik ya, ben mutlu mesudum ama aranjmanlari bitirebilmis degilim. Biz bestecilere son tarih lazim. Kimse soylemez ise cok guzel oyalaniriz. Bugun yaparim, sonra yaparim... Cunku zor o basbasa kalma hali kendinle. Kendi muzigine aranjman yapsan bile oyle . Muzik senin ama zor iste kardesim oturup yazmak. Ya istedigin arzu ettigin gibi bir sey yazamazsan? 


Aranjmanlar. Grafik de var, nota da var. Sonunda sarki var!

24 Kasim Cumartesi oturdum yazmaya. Studyonun ofisindeyim. Calisiyorum. Hava soguk ve yagmurlu. Ciktik Cihangir'de yemek yedik. Ara verdim ama keyfim yerinde. Olaylar guzel basladi. Fakat aniden ortagimin babasinin rahatsizlandigi haberi geldi. Keyfimiz kacti. Gecenin bir yarisi telas, huzursuzluk. Bir yandan Brazilian Girls'un kaydinin son gunu. Gittim gerisin geriye studyoya ama calisamadim. Dukkani kapadik, o kadar. Pazar gunu yogun calismam lazim. Yine uykusuzluk bekliyor onumde. Emre Malikler gelecek studyoya Pazar gunu, bir parcaya elektronik calismalar ile katkida bulunacak, onun dosyalarini alacak, beraber albumu dinleyecegiz v.s.. O gelmeden az once, 6 sularinda ben birinci aranjmani neredeyse bitirecek kadar ilerledim ve keyfim iyice yerine geldi. Guzel oluyor. Fakat hava fena soguk ve cok yagmur yagiyor. Deli gibi yagiyor. Emre geldi, indim studyoya. O da ne? Bilgisayar bize giciklik yapiyor. Aciyoruz kapiyoruz her seyi deniyoruz, baska seyleri aciyor, benim projeyi acmiyor. Tam bir bucuk saat boyunca dosyayi acmaya calistik. Bu arada ben zamana karsi yarisiyorum tabii ama caktirmamaya calisiyorum stresimi. Ertesi gun kayit var ve sadece benim kayit dosyam acilmiyor, durum bu yani! Neyse ki Emre inat etti,  sorun cozuldu ve en sonunda dosyalari aldi. Albumu dinledik. 9.30 gibi Emre gitmeye karar verdi, ben de calismaya devam edecegim. Bu arada harika bir sey oldu, menajerim email yazdi (Aydin Dorsay) ve kayit saat 1 yerine 4'e ertelendi. Ben tabii muthis mutlu oldum, boylece uyumak icin asagi yukari 3 saatim olacak gibi gozukuyordu! 


Utancim belgelenmek istendi ! :)
Neyse efendim, Emre ofisin kapisini tiklayarak bana lavabonun yerini sordu. Ben de disari cikip "bak iste surada" dedim ve cikilikkk diye bir kapi kapanma sesi duyduk. Bir sure bakistik. "Disarida kaldim" dedim. Bir sure daha bakistik gulmeden once! Anahtar, bilgisayar, telefon, montum, cantam her seyim iceride. Klima acik. Ortaklarima ulasamiyorum cunku telefonum iceride. Allahtan asagida Berk Kula calisiyor rastlantisal ugramis. Cok kisa bir sure sonra da gidecek, 15 dakikalik isi var. Benden ara Serhat'i dedi, ama Serhat da hastanede babasinin yaninda boyle sacma bir sey icin aranamaz durumda! Bu arada zaten bari deneyeyim belki acar derken Berk'in de sarji bitti! :) Fakat kendisi harika bir insan oldugu icin Fihrist tutmaya baslamis, telefon numaralarini deftere yazmis! Serhat'i aradik dedi ki babam iyilesiyor (buyuk rahatlama!), 2 saate gelirim, oyalan. Oyalan da, dukkani kapatip cikamiyorum cunku anahtar ofiste. Berk cikip gidecek. Ustumde mont yok, disarida yagmur. Acim! Emre dedi ki "anladim ben, gel hadi sana yemek ve sarap ismarlayayim Berk gidene kadar gider geliriz 15 dakikaya". Oley! Gittik yakindaki Antakya lokantasina. Ben Mercimek corbasi ve sarap ictim. Bayagi bir gulduk bu duruma tabii. "Mercimek corbasi ve sarap cok fena ise yarar bak sen bu muzigi bugun bitirirsin" diye dalga geciyor benimle :) Geri donduk. Serhat'a dedim ki Emre'nin telefonunda beni arayabilirsin. Emre sahane birisi olarak Serhat gelip de ben ona gidip anahtari alana kadar yanimda durdu. En sonunda gece yarisi ben iceri girip her seyimi topladim, bu saatten sonra evde calisayim bari diyerek studyoyu kapadim, Emre'yi eve biraktim ve eve gelip sabahladim! Ama her seyi yetistirdim.

Kayit harika oldu. Ekip tahminimden de kisa bir surede (bir saat) calip gitti. Muzikleri cok sevdiler. Ben de cok memnun oldum. Her seye degdi!

En harikasi tabii tum ugraslar sonucunda Emre'ye yanlis davul dosyasini almis olmamiz oldu. Mercimek corbasi ve Sarap Yayli Sazlar'a yariyormus, Elektronik Muzige degil :) Neyse yarin telafi ediyoruz (!)

Onumuzde cok az is kaldi. 6 Aralik nefesliler kayidi. 9 Aralik Miam'da Piyano kayidi ve 10'undan itibaren vokal kayitlari. Bir aksilik olmaz ise 2013'e hazir olacagiz. 

Kendin pisir kendin ye ne acayip ismis. Zorlayici, meydan okuyucu. Ama bir o kadar da buyuleyici...

Thursday, November 29, 2012

Capuchin maymunlari bile...

Sali sabahlari ders vermeye giderken Acik Radyo dinliyorum. Felsefe konusmalari yapiliyor tam o saatte. Konular "bencillik, paylasim, sosyal adalet" arasinda gidip geliyor. Dolayisiyla benim icin pembe dizi gibi bir sey oldu. 
Acik Radyo. Her Sali: 09:30 – 09:50 Açık Bilinç / Güven Güzeldere ile Bilim ve Felsefe Sohbetleri / Acik Gazete

Adalet duygusu ve bencilce davranislar hakkindaki sohbette fareler uzerinde yapilan bir deneyden bahsetti Güven Güzeldere. Ben bu deneyi merakimdan bulup izledim ama biraz vahsice oldugunu dusundugum icin paylasmak istemiyorum. Olay sundan ibaret, iki fare iki ayri kafeste. Bir butona bastiginda bir tanesi, kendisine yemek geliyor, bir guzel yiyor afiyetle. Ikinci kafesteki ise ac billac duruyor. Eger dugmeye iki kere basarsa yan kafesteki fare'ye de yemek gittigini, ama kendisine daha fazla yemek geldigini farkeden denek her seferinde 2. kez de butona basmaya basliyor. Hem kendisi ne guzel daha fazla yiyor hem de komsuya yemek gidiyor. Oh ne ala. Fakat bir sure sonra yan kafesteki fare'ye elektrik soku vermeye basliyorlar inceden bizimki 2. butona fazladan yemek icin her bastiginda. Bunu farkeden kahraman faremiz daha fazla yemekten vazgeciyor. Yan komsu aci cekmesin diye 'daha fazla yemek' hakkindan vazgeciyor! Yani kendi bencil ihtiyaclari sebebiyle bir baskasinin zarar gormesini istemiyor. Arzu etmiyor. Butona 2 kere basmayi birakiyor. Yorumsuz. 

Sosyal maymunlar! Foto: Demirhan Baylan, islamabad, Pakistan.

Bu hafta ise sunu konustular. Emek ve deger iliskisi nasil isliyor? Bu beni cok yakindan ilgilendiren bir konu. Hayatinin hatirladigi tum vaktini muzik ile ilgili konular uzerinde calisarak gecirmis birisi oldugum dusunulurse... (ve degerinin de toplumda nasil algilandigi?). Aslinda sosyo ekonomik bir sonuca varmak uzere yapilan Insan davranislarina en yakin davranis butunlugu sergileyen Capuchin maymunlari uzerinde yapilan deneyde iki maymunun ipleri esit cekerlerse, iplerin ucuna bagli olan kutleyi kafeslerine birlikte calisarak (organizasyon) yaklastirabildiklerini ve bunun sonunda en cok sevdikleri yemek olan Salatalik parcasi ile odullendirildiklerini farkettiklerini dusunun. Sonra da ikisi mutlu mesut calisip ayni islemi yaparak defalarca salataliklarini yiyedursunlar deneklerden birisine hic bir sebep yokken yemeyi daha da cok sevdikleri uzum tanesinden verince kiyamet kopuyor! Ikisi de protesto ediyorlar bu durumu. Ikisi de rahatsiz oluyor! Dikkatinizi cekerim. Odullerini almayi reddediyorlar. 

Bireysel Maymun! :) Fotograf: Demirhan Baylan, Pakistan

Bir de 'para kullanmayi maymunlar da becerebiliyor' diye bir sey duymustum zamaninda. Hatta icimden 'aman bravo cok lazimdi' diye de dusunmustum! Megerse bu isin medyaya kadar yansimis haliymis. Asil deney cok uzun bir surec. Once bu tatli maymunlara ellerindeki kucuk tas parcalarinin dogru zamanda verilirse uzum'e donusebilecegi, yani ekonominin en temel prensibi para - deger - fayda degis tokusu ogretiliyor. Sonra da bunu 60 sn icinde yapabilirlerse yine salatalik ile odullendiriliyorlar. Ama birden bire bazilarina yine sebepsiz yere uzum (ayni emek karsisinda daha zengin olmak - haksiz kazanc olarak aciklanabilir) veriyorlar. Hatta bazilarina hic bir emek sarfetmeden catirt diye uzum veriyorlar. Sonucta ne oluyor biliyor musunuz? Kimse verilen odulleri yemiyor. Hepsi yine protesto halinde. Uzum'u de salataligi da birakip yemiyorlar! Hatta bazi durumlarda deneklerden bazilari salatalik ve uzum'leri bilim adamlarinin kafasina firlatiyor?! Sosyal adalet duygusu? Hmmm.... Aslinda bu acidan bakildiginda cok umut verici. Ama guncel / bireysel insan davranisi ile karsilandiginda insanin surati asiliyor. 


Beni en cok gulduren de denek olarak kullanilan Capuchin'lerin sadece disilerden secilmis olmasi. Akranlari arasinda esitlik veya adil muameleyi anlamlandiracak cins disilerdi diyor Bilim adami Brosnan.


Benim kafam "bencilce davranislar" konusu ile mesguldu bir suredir (hakli olarak!). Anlamlandiramadigim ama umudumu da yitirmek istemedigim bir konu bu. Bir gun elbet adalet duygusu gelismis, (bencillik derecesinde) sadece kendi cikarlarini dusunmeyen, kendi davranislari ve basit ihtiyaclari sebebiyle baskalarina zarar vermekten kacinan insanlarla 
cevrili bir yasam suruyor olabiliriz. Yoksa Darwin baba bize yalan mi soyledi?

Makaleler:

Monkeys Show Sense Of Fairness, Study Says

Helping behaviour and regard for others in capuchin monkeys 

Thursday, November 22, 2012

Dünya (IV)

Dünya 
belki de
bir kocaman gürültüdür
sadece - 
zamanı gelince
susacak - - 
gelecek 
zamanı.





Some people have something so very powerful.
Impossible to describe what it is. 

Just simple
 & 
beautiful. 

Monday, November 19, 2012

Kayit Gunlugu 04

Gunluge biraktigim yerden devam...

26 Ekim gecesi studyoya Cengiz Baysal geldi. Daha once kaydedip begenmedigi bir parcayi yeniden caldi. Cengiz titiz calismayi seviyor. Kulagina geleni begenmediyse bir bildigi vardir dedik. Gece bulustuk Muzik Evi'nde Berk Kula ile kaydettik Cengiz'i yeniden. Tikit tikir caldi bu sefer, ici rahat etti. 

Sonra uzun bir ara oldu... Ben soguk alginligi ve oksurukten yirtamadim. Kas'a gittim, geldim. Studyo dolu oldu (ne guzel). Bir kac konser oldu arada. 

Ancak 16 Kasim'da Ozan Musluoglu ve Imer Demirer'i agarlayabildik Muzik Evi'nde. Once Ozan geldi. Bir parcaya Kontrabas caldi. Sonra "ya sen su Kirmizi Sapka' parcasina da bir dokunsana" dedim. Ona da bir seyler caldi. Hosumuza gitti Kontrabas'li hali. Zaten Ediz'in caldigi davul ve perkusyonlar tek basina alip yuruyor parcada. Oyle bir calmis ki! 

Sonra Imer Demirer geldi. Elif Caglar Muslu ile birlikte soyleyecegimizi umdugumuz bir parcaya sololar caldi. Cok guzel oldu. Kafamdakini yapabilirsem bu parcayla ilgili daha da harika olacak. Arkasindan Goksel provaya girecekti Muzik Evi'nde. Bizim kayitlar bitti ve Berk ile calismaya devam edip duzeltmelere gectik. Projeyi toparlamadan ilerlemiyoruz. Derli toplu olmazsa calisamiyorum ben. Zaten kafam daginik. 17'si aksami bulusup calismaya devam ettik proje uzerinde. Bir parca Elif'e gitti baksin, ustune dusunsun diye. Birisi bende uzerine yayli aranjmanlarini yaziyorum. Oteki de Emre Malikler'e gidecek. Loop uzerine bir parca bu. Emre bir baksin istiyorum parcaya. Ozellikle Loop'a. O da heyecanli :) Acaba neler yapacak? Ama tabii ki o parcayi bounce etmeden studyodan cikmayi basardigim icin dedigim zamanda yollayamamis oldum parcayi Emre'ye. Ah bu unutkanlik. Kafam heeep daginik, hep!

Solumda Imer Demirer, sagimda Ozan Musluoglu ve Serhat Ersoz.
17'si aksami Borusan Muzik Evi'nde Jazzland konseri vardi. Bugge Wesseltoft'un plak sirketinin konseri. Bizim muzisyen arkadaslarimiz konserlerde sadece isimlere bakiyor sanirsam basliklarda isim goremeyince ne oldugunu bilememis olsalar gerek, cok az muzisyen vardi konserde. Herkes sonra uyandi, ne zaman geldi Bugge diye. Konser 2 saat uzunlugunda harika bir konser oldu. Jazzland'in yeni yuzleriyle de tanisma firsatimiz oldu. Bitisinde Bugge ile bulusacagiz diye konusmustuk. Tum ekip disarida durmus bira iciyorlardi, ben de eklendim. Muhabbet muhabbet derken yarin studyoya ugrayayim hem de senin kayitlari dinlemis oluruz dedi. Cok sarhos olmasi on sozlesmesiyle anlastik :)

Bugge yeni albumu dinliyor. Ben de anlatiyorum. Parmaklara dikkat! :)
18'inde once onlari soz vermis oldugum uzere Sema gosterisine goturdum Sirkeci'de. Turistik bir gosteriydi biraz ama etkilyiciydi yine de. Sonra Serhat Ersoz de katildi bize. Tatli ve keyifli bir yemek yedik, hayat muzik v.s.. Guzel sarap. Onlarin tavla maci zirvesi oluyormus her gorustuklerinde. Bu sefer yapamadilar ama :) Gece yarisindan sonra "Yeterince sarhos oldum artik muzikleri dinleyebilir miyim?" dedi. Sabah olmus 1, Muzik Evi'ne gittik ucumuz. Bugge biraz eski bir synth var bizde 'stratus' diye, onu caldi. Sonra da dedik haydi zamani geldi, kayitlari dinleyelim. Fazla yazmak istemiyorum bu konuyla ile ilgili ama soyledikleri yuzunden sabahladim ben, cok heyecanlanip. Kayit gunlugune boyle acayip bir katkisi oldu Bugge'nin ziyaretinin. Studyomuzu da cok begendi kendisi. Hadi buraya Piyano alin dedi. Biz de dedik haydi!

jazzland ekibi ve serhat ersoz ile sarap, yemek, muhabbet
Bu hafta davulcu Jörg Mikula Istanbul'da olacak. Acayip seviniyorum takilacagiz diye. Ve fakat kaydedemeyecegiz diye de cok uzuluyorum. Studyo dolu! Butun hafta Brazilian Girls kayitta olacak. 

Sirada Borusan Yayli Dortlusu'nu kaydetmek var. Yaziyorum ciziyorum, 26 Kasim'da Muzik Evi'ndeler. 2 parcaya onlar da dokunacak. Hedef kayitlari Kasim sonunda bitirmek. 21 Aralik'ta dunyanin sonu gelmeden de vokal kayitlarini bitirmek :)

Kismet!


Thursday, November 15, 2012

Dünya (III)

m.k.



















Dünya
serin sardunya 
ya
da
kızgın 
betona
da
eşit ölçüde düşen 
güneş
ışığıy
sa-
(S.....)

*
iyi geceler!

Monday, November 12, 2012

Dunya (II)

Dünya
çubukları arasında
bir kelebeğin uçup durduğu
bir
demir parmak
lıksa -
sen de 
dışındaysan -

slngln

***


This is Home.