Friday, September 16, 2011

Rrrromaaaa!!!

With the incredible 'Michele Rabbia'! Can't wait to meet him!
Artik gitmeliyim dedim kalktim gittim. Saat 10 otobusu 11.15'te Roma'daydi. Bizim alistigimiz Istanbul trafiginde Taksim'den Levent'e ayni saat civarinda geldigimi bilirim. Fena degil yani. Beni otobus tutar filan o ayri ama bu sefer bir sey olmadi. Ilk gelisimde havaalanindan buraya yolda gozumu acamamistim. Geldigimde nereye geldigim tamamen surpriz oldu yani!


Bugun enteresan bir gun. Sabah ayni saatte Amerika subesini, yani Maki'yi New York'a yeni memleketine ugurladik. Sahsen ugurlayamadim tabii bu sefer iste telefonla. Ben de ayni saatte Otobus'e binip Roma'ya gidiyordum. Birbirimize iyi dileklerimizi bildirip iyi yolculuklar diledik. Simardik biraz. Sonra ben onun benim bilgisayarima yukledigi guzel muziklerden David Sylvian ve Cuong Vu dinleyerek Roma'ya yollandim. O da aynen Amerika'ya. Sabah gunaydinlastigim Kucuk kara balik da bana "do it like Roman's do' dedi giderken. Sanirim becerdim 46! =)


Roma'da cok az vaktim var saat 7'de donus otobusunde olmaliyim orijinal planim bu. Ama en guzeli harika besteci arkadasim Lele (Emanuele de Raymondi) ile bulusucam Piazza del Popolo'da saat 2'de. Ilk arkadas iletisimi gerceklesecek boylece Italya'da. Kosarak Via del Corso'ya gittim. Roma'ya adim atar atmaz her yeri hatirladim. Bende mekana inene kadar ya da iste varana kadar hep bir panik oluyor. Sanki yasadigim, kaldigim sehirleri hatirlamayacagim. Ama her zaman hatirlaniyor iste. Atladim Metro'ya hop indim Ispanyol Merdivenleri'nde. Oradan Corso'ya. Hava anormal sicak. Istanbul'un Temmuz'u gibi surekli terliyorsun. Sim card ve Internet icin pen (modem) aldim. Artik online olabilecegim her yerden (en sonunda!). Sonra dogru Lele'yle bulusmaya kosturdum. Daha oturduk nasilsin ne edersin derken hop dedi ki 'seni Marcello Allulli ile tanistirmaliyim. Roma'nin en eski klubunun basina gecti ve inanilmaz bir saksofoncudur." Yasasin! Hemen aradi. O da demez mi vaktim var geliyorum. Haydi bakalim, istesen olmaz. Ama burada bitmediiii... Gittik Auditorium'a. Gecen sefer Roma'da Auditorium'un cok yakininda bir otele gecmistim ben oralar yesil ve guzel diye. Cok severim o bolgeyi. Baktim programa harika konserler geliyor, Wayne Shorter Quartet, Tori Amos... Ikisi de Ekim'de. Muhakkak gitmeli cunku mekan inanlimaz bir yer muzik dinlemeyi dusunemiyorum bile orada. Ozellikle Wayne!


Gittik Marcello ile bulustuk. Yolda Daniele'yi aradik. Marcello'yu aradim ben burada oldugundan haberdar dedi ama Klup Ocak ayina kadar dolmus. Yine de muhakkak calalim diye konustuk. Marcello da dun Daniele ile konustum burada oldugundan haberdardim dedi. Cok komik! Yaslanmaya baslamanin [haydi olgunlasmaya diyelim =)]sanirim tek guzel tarafi bu! En bastan baslaman gerekmiyor cogunlukla. Bir yere gidiyorsun bir muzisyen arkadasin hemen diger 'onemli pozisyon' insanini ariyor. Bizim dunyamizin disinda bilmem ne sirketinin baskani arkadasimdir arayayim senin icin istersen gibi bir sey bu... Yukaridan isleri halletmeye benziyor. Muzik camiasindaki dayanisma da boyle oluyor iste. Neyse buranin en onemli muzisyenlerinden biri ile ilk Roma ziyaretimde boyle 'zart' diye bulustum. Hemen klik ettik. Onu caldim bunu taniyor musun derken 'benim toplantim var birazdan istersen sen de kal, Roma Caz Festivali'nin kuratoru ile' demez mi? Haydi bakalim. Kaldim tabii. Tatli birisi adam ve Istanbul severmis. Hop seneye Roma Caz Festivali'nde cal istersen grubunla oldu. Iste boyle tek ziyaret, birden bire. Heyecanlandim ben tabii. Haftaya Carsamba icin randevulastik Marcello ile. Calacagiz. Amerika'da Caz muzisyeni olmak ile buralarda calmak cok farkli kafalar. Mesela insanlar burada hemen neler calmaya calistigini anliyor. 'Standart'da caliyor musun? Jam Session olacak klupte her Persembe, Ekim boyunca oturmak ister misin house band'de?' diye sordu. Mmmm zannetmiyorum ama kesin calarim gelip dedim. Ayiplamadi!?!  Cunku Caz calan bir muzisyen demek Standart calmasi sart olan muzisyen demek degil burada! Eger cani isterse calmak, calabilir olmasi gereken insan demek. Bir rahatlik oluyor tabii insanda. Oh be!


Bu da hikayenin sonu: Bana dedi ki yaninda CD var mi? 'Eeee... Yok kem kum ben aslinda bir seyler almaya gelmistim' dedim. Yillar once Charles Lloyd bana bir konusmasinin ortasinda durup 'sen besteci misin? yaninda muzik var mi?' demisti. Calacakti yani olsa, basbayagi nota istedi. 'Yok' dedim. 'Evin yakin mi gidip getirsen?' dedi. Ben sok oldum! Yani ben muzikleri getirecek olsam orada oturup bekleyecek cidden. Sonra bana 'al sana ilk ders iste her zaman yaninda muziklerini tasiman gerekir' dedi. Ama ben ders alamayan birisiyim galiba kolay kolay! Marcello bu anektodu bilmeden bana 'benim yanimda ama iste cunkuuu ben profesyonel bir insanim' dedi. CD'lerini imzaladi ve verdi. Hazirdi yani. 'I hope you enjoy and let me know what you think' dedi. Ben de sistim!

No comments: