Wednesday, December 30, 2009

2009'da (veya 2009'a) neler oldu dostlar?

2009'da daha once hic olmamis bir sey oldu. Ben pisman oldum. Yasadiklarimin buyuk bir kismindan rahatsiz oldum. Pisman olmak neymis ogrendim. Cok iyi ogrendim saniyorum bir daha yapmam...

Cok iyi insanlarla tanistim. Cok kotu insanlarla tanistim. Hayatimda ilk defa kotu insan diye bir sey olabilecegine tanik oldum. Kotuluk varmis evet. Boylece iyi insan diye bir seyin de varligina sahit oldum. Sevindim.

Cok guzel konserler caldim. New York'a gittim Alper Yilmaz ve ekurisi ile caldim. Cok soguktu, Alper hastaydi, ben ucagimi kacirdim hastanelik oldum, NY havaalanindan baskasinin bavulunu alip ciktim. Turlu turlu olay oldu ama eski arkadaslarimi gormek (Mike Wilkens, Massimo Biolcati, Hae Young Kim...) harikaydi. Calimlar cok zevkliydi. Viyana'ya gittim Jorg ve Patrick ile trio caldim Rote Bar diye muhtesem bir yerde. En sonunda Yildirim Fakilar ile tanistim, memnun oldum. Istanbul'un en guzel yerlerinde caldim her zaman ki gibi hayal kahvesi, babylon, eylul, jazz cafe, jazz center... Sibel Tuzun ile olan projemiz Bodrum Marina Yacht Club'da sonlandi. Cok yorucu bir ise donusmustu. Butun sene kendi projelerim icin hic vakit bulamamistim, o siralarda Umut Caglar ile tanistim, is biter bitmez solo album kaydettim, re-konstrukt'tan eylul ayinda cikti. Yazin dinlendim. Tatil yaptim iyi oldu. Bir daha pop dunyasindan bir isim ile calisirsam arkadaslarimdan olup bitenleri hatiratmalarini rica ettim. Onlar da cok cekti yazik, bir anlik dalginligima gelir de unutursam olanlari hatirlatacaklarina eminim!

Eski arkadaslarim geldi. Hae young Kim, nam-i deger bubblyfish. Istanbul'da olmasi ruya gibiydi. Jan Larsen Friedriksen geldi Norvec'ten. Ben boylece yeni bir sarki albumu kaydetmeye basladim kendi studyomda. Kayitlarda Matt Hall ve Emre Kartari ile caldik, 3 parca kaydettik. Tahminimce ben bu albumu 2010'da kaydeder bitiririm. Surprizler albumunu begenen dostlarima duyurulur. Sonra onlarla aram bozuldu. Toparlayamadi. Dedikoduya tahammulum yok! Daryo Beskinazi'nin albumunu yapmaya hiz verdim. Kayitlar bitti bitecek. Harika bir album oldu. Icinde yok yok, Ediz Hafizoglu, Kagan Yildiz, Matt Hall, Cem Tuncer, Guney Guvel, Bertug Cemil, Halil Ibrahim isik, Sibel Tuzun... Her telden bir album. Biterse cok sevinecegim artik. Mogollar bizde (s.e.s studyosu) album yapti, Mike Nielsen mixini yapti. Sevgili ortagim Serhat Ersoz harika bir is cikardi. Cok guzel bir album oldu. Yeni asistanimiz oldu, Oguzcan Sehiralti. Kendisi Bilgi'de de asistanim oldu. Ben bir rahatladim en sonunda. Ulrich Drechsler ile tanistim. Yeni proje planladik. Konserler 2010'da Viyana Porgy & Bess ile basliyor.

Demirhan Baylan ve Cengiz Baysal ile Surprizler albumu dahil yeni parcalarimi calmaya basladik Eylul Bar'da. O kadar guzel caliniyor ki... sahnede dostluk, muzisyenlik, muhabbet her sey var. Ayten Hanim (Eylul Bar) kapilarini bana acip tum projelerimi destekleyeceklerini soyledi. Kendilerine ne kadar tesekkur etsem azdir. Fahrettin Aykut ile tanistim, cok memnun oldum. Guzel bir konser caldik Umut ve Fahri ile. Proje 2010'a devam eder gibi gozukuyor. Sene bitmeden Fahri'nin renove ettigi Sumerbank binasini gordum cok etkilendim. Harika bir yer olacak. Orada calmayi ve mekana takilmayi dort gozle bekliyorum. 2010'un en acayip surprizlerinden biri olacak Istanbul'a. Yeni doneme Bilgi Muzik olarak Santral'de basladik. Bir suru problemimiz var ama orada olmaktan mutluyuz. Sorunlarin cozulecegini umuyorum ve fakat simdilik her sey biraz yavas ilerliyor. Ozellikle ofis paylasmak bunca sene sonra enteresan bir deneyim. Studyo iyi gidiyor. Serhat ile bir suru guzel is yaptik 2009'da: Cingillar, kayitlar... Iyi ki kurduk studyoyu. Yeni web sitem selen gulun by selen gulun albumum ile yayina girdi. Umut Caglar yapti, buyrun burdan http://www.selengulun.com Herkes gibi twitter'landim. Iyi oldu. Facebook bagimliligim yatisti bu sene en sonunda. Ozellikle yazin bitimiyle birlikte e-mail ve telefonlarina cevap veren normal bir insana donustum. Yazmayin oradan mesaj. Pek bakmiyorum.

Bir kedim oldu. Ekim ayindan beri benimle. Kiz ve sagir, adi Pia. Kedim oldugunu duyanlar dusup bayildi. Hayatimda ilk defa kedi bakiyorum. Kediden acayip korkan bir insandim ben. Ne oldu bilmiyorum arada. Kendisi acayip sevimli, felaket yaramaz, huylu, an itibari ile 4 aylik bir kedi. Hayattan bezdirir adami, oyle diyim.


Bir suru eski arkadasimla aram bozuldu bu sene. Duygusal inis cikislarla dolu Yap/Boz gibi bir seneydi 2009. Bir suru insan ve bir suru proje tarih oldu. Inanilmaz devinimli bir yildi. Acayip guzel konserler (viyana, almanya, budapeste, hollanda...) ve muzikler var onumde. Yeni hikayeler olacak. Heyecanliyim. Umuyorum ki cok basarili bir sene olsun, yaraticilik pesimi birakmasin.

Iyi seneler!

Sunday, November 29, 2009

Benim vicdanım, senin vicdanın, onun vicdanı.



Aklıma takılır ortak vicdan meselesi... Vicdan bireysel yetenek olarak algılanabilir, doğuştan gelen.. Ya da toplumsal bakış açısıyla, öğrenilen, kültürel öğrenimler ve değerlendirmelerle ortaya çıkmış bir öğreti denebilir. Bu durumda bile kişide öylesi bir yargılama durumunun oluşabilmesi için doğuştan gelen bir “vicdanen yargılama bilinci” olması grektiğini düşünüyoruz sanırım. Türk Dil Kurumu Vicdan kelimesini şöyle açıklıyor, “Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç”. Bu durumda tabii Vicdanlı kelimesini, Vicdanı olan, Vicdansız kelimesini ise Vicdan’ı olmayan olarak açıklıyor!

Yani vicdanlı olan bu gücü içinde doğal olarak taşıyan veya öğretiyi çabuk kavramış ve hayata aksettirebilmiş olan mı? Vicdansız olan kişi kendi ahlaki durumu üzerinde dolaysız bir yargılamada bulunamayan mı? Yoksa toplumsal açıdan bakarsak “vicdan” öğretisini bir türlü kavrayamamış olan mı? Kafamı en çok kurcalayan ise şunlar; bana vicdanlı olan sana vicdanlı mı? Benim vicdanım bana, senin ki sana mı?

Bana vicdansız (vicdanlı) gözüken birisi başkası için dünyanın en ahlaklı (ahlaksız), kendini bilen (bilmeyen) , başkalarına iyi davranan (davranmayan) insanı olabiliyor. Şimdi birisi yakın ilişki içinde bana acayip kötü davranıyor diyelim, tanıdığım herkes o kişinin vicdanlı bir insan olduğunu düşünüyor. O vakit nasıl çözeceğiz bu durumda ortak vicdan meselesini? Geldi dayandı mı konu yine bireyselliğe? Hadi bakalım... Freud yaşasaydı da iki çift laf etseydik şu süperego konusuyla ilgili.


Toplumsal değer yargıla(mala)rı!

Friday, November 6, 2009

Mor

Durduğum yerden
mor herşey
sanki parlak bir yıldız gibi
sönük bir ses
arkasından
alabildiğine mor.

Bulduklarım aradıklarımdan farklı
bu ara
ara
büyük.

Ne yapsın dedi iç ses
sen ondan farklısın
fark bazen iyi
ama şimdi kötü
sonra iyi
şimdi
kötü.

Bulduğum an yazacağım
tepesine
büyük harf
küçük harf
ayırt etmeden.

Sunday, September 13, 2009

Selen Gülün by Selen Gülün




Hi friends,

My new free improvisational solo album is released by re:konstruKt http://rekonstrukt.com/

If you want to hear the whole album before the release, you can simply click to the link below
http://www.last.fm/music/Selen%20Gulun/Selen%20Gulun

Also, you can listen the fifth track of the album called alti, and the second track üç on myspace.

Album credits are,

© rekonstruKt 8 tracks (46:03) Selen Gülün - Piano

Recorded live at 22.07.09, İstanbul Bilgi University Kustepe Concert Hall
Recorded by Emre Değer
Recording assistant, Onur Karagöz
Mixed at s.e.s stüdyosu by Serhat Ersöz & Oğuzcan Şehiraltı

Special thanks to Umut Emek Çağlar.

Enjoy.

---------------------------------------------

Sevgili arkadaşlarım,

Yeni doğaçlama solo piyano albümüm re:konstruKt tarafından yayımlandı. Eğer albümü dinlemek isterseniz yukarıdaki lastfm linkini takip ederek dinleyebilirsiniz.

Ayrıca
albümün 5. parçası olan altı ve 2. parçası olan Üç isimli kayıtları myspace sayfamdan da dinleyebilirsiniz.

Albüm ile bilgiler şöyle,


22.07.09 tarihinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampüsü Büyük Salon’da canlı olarak kaydedilmiştir.
Kayıt: Emre Değer
Kayıt asistanı: Onur Karagöz
Mix: S.E.S Stüdyosu, Serhat Ersöz ve Oğuzcan Şehiraltı.

Umut Emek Çağlar’a teşekkürlerimle…


Saygı ve sevgilerimle,

Selen

Wednesday, July 1, 2009

Söyledim


Acı
Yarım yamuk
Satılmış kırılmış.

Sürmüştüm üstüne
Açık kahverengi
Açık
Kahve
Kokuyor dağların tepelerinde
Kızıl ırmak
Boylu boyunca ne dediğini bilmeden
Kızın.

Biraz kurmuş biraz bırakmış
Dönüyor aşk misali
Çember
Misal.

Çınladı tınladı
Tın çın
Şehvetle
Bir bir.

Unutmadan söyleyeyim
dedim.

Sunday, June 28, 2009

İçimden güzel şeyler yazmak geliyor!

Kırmızı rugan ayakkabı
Fırfırlı etek
Kaş
Simit + peynir + çay
Barcelona
Akdeniz
Steinway
Ocean drums
Edward Norton
Bach
İlhan Berk şiirleri
Henry Miller kitapları
Pascal Dusapin eserleri
Caz
Papatya
Limonlu kek
Yer fıstığı
Erik
Mustafa Karatoprak resimleri

Monday, May 25, 2009

Beklemek üzerine 001


Bugün konumuz bu. Aslında beklemek benim için bir süredir başlıbaşına bir konu. Beklenen an’ın düşünülerek yaşamaya devam edilmesi hali belleğimi oyalıyor, aklımı çeliyor. Şöyle bir açmaz var tabii bu durumda; beklemek ve devam etmek eylem olarak birbirinin zıttı gibi gözüküyor, ama sürekli bir bekleme durumunda bu iki eylem birbirini tamamlar bir hale dönüşüyor. İçiçe geçiyor. Beklenen kişi veya durum ne ise hayatın merkezine oturuyor ve günlük eylemler sırasında hareket ederken aynı zamanda durağan bir insana dönüştürüyor. Susayıp su içiyorsunuz, o sessizlik durumunda beklenen ile ilgili farkındalık halindesiniz. Biriyle konuşuyorsunuz, hop dönüşme gerçekleşiyor, beklediğiniz ne ise sizinle beraber muhabette. Trafikte, aile ziyaretlerinde, ders anlatırken, yemek yerken, film seyrederken, müzik dinlerken tüm yapmanız gerekenleri yapıyor fakat bir yandan da bekliyorsunuz.


Şimdi, eğer bekleme hali olmasaydı, zen ustalarının dediği gibi günü, anı yaşamak daha kolay olmaz mıydı? Ama beklememek mümkün mü? Gerçekleşmesini umduklarımız var hep. Bir duruma veya birisine karşı tutkuyla bağlılık ise bir süre sonra bu bekleme durumunu diğer her türlü yaşam eylemlerinin üzerine çıkartır. Başka bir şey düşünemez olma hali ise artık yaşam eylemlerinin tamamıyla durması ile sonuçlanıyor. Bu durumda gerçeklik (?) dönüşmüş oluyor. Bekleme hali gerçek durum olarak yaşam eylemlerinin yerini alıyor. Artık gerçeğiniz durmak ki esas bekleme durumu ancak bu sayede gerçekleşebilir.


Ben bir süredir bekliyordum. Beklenenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilememe halinin keyfini çıkartarak bekliyordum. Bilseydim bekler miydim?


beklemek

(nsz) 1. Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak: Ben de seni bekliyordum zaten. -A. Ümit. 2. (-i) Süre tanımak, acele etmemek: Bu ikramın sebebini anlamak için telaşsız bekledi. -N. Hikmet. 3. (-i) Bir şeyi, bir kimseyi gözetmek, korumak, muhafaza etmek: Eşyayı beklemek. Tutukluları beklemek. 4. Ummak: Nikâhtan bu kadar keramet bekleme! -P. Safa. 5. Karşılaşma ihtimali bulunmak: Oysa bizi bekleyen yaşam bu değildi. -R. Mağden. 6. Aramak, istemek: Bu tecrübeli deniz kurdunun muhakkak bir beklediği var. -F. F. Tülbentçi. 7. Oyalanmak.

Güncel Türkçe Sözlük

Sunday, May 10, 2009

Toplumdan özür dilerim. Hem Müzisyenim, hem de prensiplerim var!

Biliyorum, tuhaf! Böyle olmamalıydı...
Ama,
...
Her gün düzenli müzik çalışıyorum.
Her gece geç yatmama rağmen sabahları erken kalkıp, kahvaltı ediyorum.
Düzenli olarak yoga ve kardiyo egzersizleri yapıyorum.
Sigara içmiyorum.
Yeni bir şeyler yaratabilmek önceliği ile günlük hayatımı organize ediyorum.
Prova yapmadan sahneye çıkmaktan hoşlanmıyorum.
Konserde çalmam gerekenleri önceden öğrenmeye çalışıyorum.
Saatinde sahnede hazır olmak ve çalmaya başlamak istiyorum.
Sahneye içkili çıkmıyorum, kendimi uyuşturmuyorum.
Stüdyo kayıtlarına, sound check’e ve konserlere zamanında gelebiliyorum.
Bildiklerimi sınırlamadan ve korkmadan öğrenmek isteyenlerle paylaşıyorum.
Müzik dışında ilgimi çeken konular var!
Toplumda olup bitenlerle ilgiliyim.
Başka insanların başardıklarından hoşlanıyorum.
Başka insanların ne yarattıklarıyla ilgileniyorum, konserlerine, sergilerine gidiyorum, kitaplarını, bloglarını okuyorum.
Birilerinin diğerleri ile ne yaptığından çok, kendi yaptıklarımla ilgileniyorum.
Diğer müzisyenlerin arkasından “çalamıyor, yazamıyor, hoplayıp zıplayamıyor” diye konuşmaktan ve konuşanlardan hoşlanmıyorum.
Önem verdiğim bir müzisyen benim yerime başka bir Piyanisti çalmak için çağırdı diye kızmıyorum, bozulmuyorum, onların arkasından atıp tutmuyorum!
Her durumda güleryüzlü olmaya çalışıyorum (elimden geleni yapıyorum!).
Organize bir insanım, dağıtınca topluyorum.
Kendimi geliştirmek için gerekenleri listeleyip sırasıyla yapmaya çalışıyorum.
İşlerimi kendim yapıyorum.

Ne biçim müzisyenim ben?!

Saturday, May 9, 2009

O, Ay.


-->
Söyle bana
Yanlızca sessizlik mi istediğin?
Odanın içinde
Gizlenmek gibi
Ve sakin.
Kocaman olmuşsun bak.
Halbuki biraz önce
Küçücükken
Daha da çekici bir Ay’dın
Güzeldin, sarıydın.
Şimdi beyaz,
Tül perde
Benekli
Neredeyse ben
Olmuşsun
Yine de
Güzel ama
Çekingen bu sefer.
Gel, gel daha yakına
Gel.
Sev beni yalnızlık kötü
Olmadığında
Bak bu sokak lambaları
Neredeyse biraz evvelki gibi
Sarı.
Utanma ama seni tanıyorum
Aynısı değil
Görüyorum.
Lekelerin var
Yaşlısın sen.
Ne güzel
Güzelliğin ondan
Yaşlılıktan netekim.
Kim bilebilirdi ki aslında sen bana küsmüştün?
Küsmüşsün aklımdan geçmedi.
Uzakta benden,
Yakında senden,
Başka bir dert
Bu gördüğün
Ben değil, sen değil
O.

9.05.09, 01.05 AM
SG, Istanbul.

Monday, May 4, 2009

What is essential?

A window

...

A pen

Paper

Food

Water

Sound

Silence

People who listen

A blanket

People who tell only white lies

Friday, April 17, 2009

DUM


Sana söyleyince söyledim sanıyorum
Söyleyince sana sanıyorum söyledim
Söyledim sanıyorum söyleyince sana
Sanıyorum söyledim sana söyleyince

Özdemir Asaf (1923-1981)

Selen

"Müzikte bir notayı oluşturan en küçük sessel değerdir. Bir notanın 9 koma sesten oluştuğunu söylersek; selen içinde her bir komayı oluşturan sessel parçacıklardır diyebiliriz. Selenler insan duyma eşiğinin altında frekanslardadır, fakat selenlerin yoğunluğu duyma eşiğindeki seslerin tınlayışında etkilidirler. Herhangi bir ses sisteminin kalitesinde selenlerin tınlayış yoğunluğu bu sistemin kalitesi ile doğru orantılıdır."

Kesinleme



Bu A'dır.
Bu A değildir.
Bu hem A, hem A olmayandır.
Bu ne A'dır, ne A olmayandır.

Alıntı:
Roland Barthes, Yazı ve Yorum, Göstergeler İmparatorluğu, Anlam Bağışıklığı, Metis Seçkileri.




Görsel: John Baldessari
Beethoven's Trumpet (With Ear), Opus 127 2007
Courtesy Marian Goodman Gallery, New York © John Baldessari
Resin, fibreglass, bronze, aluminuim and electronics

Thursday, April 16, 2009

Unutmamak - Küçük bir hatırlatma

Unutmamak
(?) Unutmak eyleminin olumsuzluk hali.

1. Aklında kalmak, hatırlamak. 2. Bir şeyi dalgınlıkla bir yerde bırakmamak. 3. Bir şeyi yapamaz duruma gelmemek. 4. Bağışlayamamak. 5. Gereken önemi vermek, üstünde durmak. 6. Hatırdan gönülden çıkarmamak.

...Unutmayan insanın varoluş durumu.



Küçük bir hatırlatma!

Unutmak

(-i) 1. Aklında kalmamak, hatırlamamak. 2. Bir şeyi
dalgınlıkla bir yerde bırakmak. 3. Bir şeyi yapamaz duruma gelmek. 4.
Bağışlamak. 5. Gereken önemi vermemek, üstünde durmamak. 6. Hatırdan, gönülden
çıkarmak.

Türk Dil Kurumu