Sunday, September 29, 2013
Uçuş notları : Balon Şehir (TK 1319)
Dünyanın en acayip şehirlerinden birisi Torino. İnsanda bıraktığı duygu sıradışı. Neden sorusunun cevabı için teknik olarak bazı fikirlerim var. Bir kere zamanında Fiat fabrikasının olması tüm endüstriyel yatırımı bu bölgeye akıtmış. Sicilya'dan bile yerel göçmen almışlar. Nutella, Tobleron fabrikaları hep buradaymış. İnsanlara araba satma kaygıları olduğundan toplu taşımayı özellikle ihmal etmişler. Hala tek doğru dürüst toplu taşıma tramvaylar üzerinden gerçekleşiyor. Şehrin her yerinde teller var. Bu teller yüzünden de şehrin görüntüsünde tuhaf bir hal var. Tertemiz bir fotoğraf çekme şansın yok mesela, illa teller kesiyor görüntüyü. Bir süre sonra endüstrileşmeye Torino'da devam etmek istemeyince İtalyan hükümeti haliyle şehirden para çekilmiş. İş yok, güç yok. Fakat insanlar yaratıcı, etkileyici ve tuhaf bir evrende asılı kalmış. Karanlık bir şehir Torino. Calvino'nun şehirleri gibi. Kalmış öyle Araf'ta.
(Kol teması devam. Uyu be adam! Uyu da bir dur.)
Monday, September 23, 2013
TK 1319
Çözüldüm çözüldüm çözüldüm
Otuz iki parçaya bölündüm.
Otuz iki parçaya bölündüm.
Yakaladım seni içeride
Buldum neymiş derdin ama sen bilmiyorsun.
Biliyorsan da haberin yok.
Oradan buraya
Şuraya
Buldum izini bak senin
Haberin yok.
Karanlık bir yerde aydınlık bakışların vardı
Bilmiyorsun.
Çözüldüm çözüldüm çözüldüm
Otuz iki bin parçaya bölündüm
Sen tek bir kelimesini
Duymadın.
Sanki arkamda bırakmışım gibi
Oysa gözümün önünde
Gözümün içindesin.
Haberin bile yok
Bilmiyorsun.
Milyon parçaya bölündüm
Çözüldüm çözüldüm.
Bağırıyorum otuz iki bin metre yükseklikte
Sen bilmiyorsun
Haberin yok. şarkı olur bu! olur mu? olur. "her zaman minnet duyacak birşey olmalı." dedi kız. |
Friday, September 20, 2013
TK 1309 - Bi gidemedik...
Sabah uçuşu sevmiyorum. Çok erken olmasa da sevmiyorum. Ama müzisyenin kaderidir. Erken uçar erkenden gider eşyalarını bırakır ya provaya ya da direkt sound check + konser ikilisine koşarsın. Mecburen. Sabah rötar vardı. Ben THY çalışanları haklı sebeplerle greve girdiğinden beri THY uçuşu yapmadım. Yani sanırım dördüncü aydayız! Fakat bu gidiyor olduğum festival az bütçesi olan bir organik tarım, yeşil ve ormanı destekleyen, sürdürülebilir, yenilenebilir enerji üzerine olduğu ve en ucuz bilet de THY olduğu için ses edemedim. O aktivistlikten buna, bir tercih yapmam gerekti. Her neyse. 3 kapı değişikliği sonrasında dünyada kim varsa kopup Atatürk Havalimanına gelmiş gibi bir kalabalıkta bir uçtan diğerine üç kez deli danalar gibi koştuktan sonra, uçağa binenlerin indirildiği, 1 saat de rötar yaptığımız tuhaf bir yolculuğa başladık. Torino' ya gidiyorum. THY direkt uçuyor. O da başka acayip. Uçakta kahve yüklememişler krizi vardı içeri girdiğimde hostesler arasında. Aklıma "airport" filmi geldi, güldüm! Amerika uçuşu olsa çok büyük kriz olurdu da italyanlar zaten o kahveyi içmeye tenezzül etmiyor!
Gezi parkı hakkında bir yazı yazmam gerekiyordu. Uçağa bıraktım yarısını. Evde bitiremedim. Bir duygu var beraber Torino'ya taşıyorum şu anda. Hayırdır inşallah! Kafamı karıştırıyor. Bulut gibi, kafamın sağ ve sol yarı küresi arasında sürekli hareket halinde. Yakalayabilirsem yatıştıracağım ama yakalayamıyorum namussuzu. Kaçkarlarda gördüğüm sis bulutu gibi, bir var bir yok. Hop iniyor, bir anda dağılıyor. Uçakta btirdim yazıyı herşeye rağmen. Yazıyı yazmak biraz sinirlerimi bozdu. Zamanında yazıp bitirememiş olmamın sebebi de o zaten. Hatırlıyorsun iyice duyarlılaştıklarını, artık konuşulmayanları, belki de unutman gerekenleri, hiç unutmaman unutturmaman gerekenleri. Of!
İtalya coğrafi olarak çok komik bir ülke. Nereye gidersen git ortadan giriyorsun memlekete. Sonra sağa sola... Ben şimdi en kuzeye, kuzeyin de en ucuna. Torino sevdiğim bir şehir. Daha önce Utku (Tavil) ile duo bir performans çalmıştık doğaçlama. Küçük bir klüpte. Soğuk bir zamandı. Şimdiki açık hava konseri, parkta çalacağız. Sanırım gündüz hava iyi olacak ama akşamları kuzeyde olduğumu hissedeceğim gibi geliyor. Kocaman meydanları var Torino'nun. Mussolini zamanından kalma kocaman, heykelli, çıplak meydanlar. Bu anlamda faşizm ve komünizm meydanları birbirine benziyor. Taksim'in şimdiki halini düşünüyorum. Bravo AKP. Sağol Tayyip. Teşekkürler Topbaş! Çoktan olduk Avrupalı sayenizde!
Aklıma geliyor sık sık... Bir yakalarsam var ya!
Elimdeki kırık hala tam olarak iyileşmemiş. Geçen hafta 4 konser çaldım, 4.de ben buradayım dedi sağolsun. Yarın da hem solo hem de grup ile çalacağım iki konser var. Çok değil ama hafif bir endişem var açıkcası. İnsan bizim çaldığımız gibi müzikler çalarken çok denetleyemiyor kendisini. Şöyle oturayım böyle kalkayım yok. İçinden geliyorsa çakıyorsun bir tane yukarıdan aşağıya. (Aman yapma Selen, bu sefer yapma!).
Umarım sakatlanmadan dönerim.
İniyoruz.
Sallana salına.
20.09
15.06
Torino üzerleri
Wednesday, September 18, 2013
Bir şey diyeceğim...
Anlatmak istediğimi anlatamadım.
Anlatamadığımı anladığımdan beri ölürsem anlatmadan, anlatamamış olacağımı anladım.
Anlamak da anlatmanın kardeşi değil mi?
O halde anlatamadan ölürsem anlamam gerekmez anlatamadığımı.
p.s. Lisede felsefe dersini zorunlu derslerden kaldırmasalardı iyiydi.
Anlatamadığımı anladığımdan beri ölürsem anlatmadan, anlatamamış olacağımı anladım.
Anlamak da anlatmanın kardeşi değil mi?
O halde anlatamadan ölürsem anlamam gerekmez anlatamadığımı.
(çamlıhemşin'den notlar 13)
p.s. Lisede felsefe dersini zorunlu derslerden kaldırmasalardı iyiydi.
Fotoğraf : Volga Yıldız |
Bir de böyle anlatmaya çalışmıştım anlatamadığımı Answers albümünde
Müslüm Gürses de anlatamadım diyor!
Saturday, September 7, 2013
Sezon başlıyor. Huzurlarınızda ayrıntılı Eylül takvimi.
Eylül ayı ile birlikte sezonu Başka albümünün konserleri ile açıyoruz. Aşağıdaki konserlerin birisinde buluşuruz artik.
9 Eylül, Hayal Kahvesi Beyoğlu, Başka, 22.30
Selen Gülün, Vokal, Elektrik Piyano
Serhan Erkol ve Tamer Temel, Saksafonlar
Demirhan Baylan, Elektrik Bas
Cengiz Baysal, Davul
Nasıl bir sahne? Izle:
11-12 Eylül, Kaş, Echo Bar, Selen Gülün Quartet * Başka
Selen Gülün, Vokal, Elektrik Piyano
Sarp Maden, Elektrik Gitar
Demirhan Baylan, Elektrik Bas
Cengiz Baysal, Davul
Nasıl bir sahne? Dinle:
15 Eylül, Cafe Mitanni, Ulrich Drechsler & Selen Gülün Quartet, 20.30
Selen Gülün,Piyano
Ulrich Drechsler, Bas Klarinet
Patrick Zambonin, Elektrik Bas
Jörg Mikula, Davul
21 Eylül, Torino, İtalya, creation mirroring nature, out door concert
free improvisational session
TBA
Yeni albümüm Başka, Lin records etiketi ile tüm müzik marketlerde, itunes ve Turkcell Müzik'te mevcut.
Ayrica tadımlık olarak iki parçayı bandcamp'ten de dinleyebilirsiniz.
Selen Gülün nerelerde bulunur?
Tuesday, September 3, 2013
Çam ağacının tepesinden notlar
Kim ki birisini geride bırakmak istiyor dağa çıksın. Tepeye. Zirveye. Bıraksın orada gelsin.
Çamlıhemşin'de Pokut yaylası'nda 2048 rakım'da,
"Dağın tepesine bıraktım seni. Ara da bul kendini kolaysa" dedim. Bittin gittin.
Ölüm ve yaşamın bu kadar yan yana olması... Hangi ara düşünmen gerekiyor bunları burada sorarım? Arabaya binerken, evinde otururken mi? Ağaçlar dizilmiş içiçe, soldan sağa, soldan sağa. Haberin yok. Benim var mıydı?
Buradan bakınca hiç konuşmamak en iyisi diyorum. Madem kısmi sessizlik mevcut, o halde ben de olmalıyım. Herhalde varım.
Nefesin sesinde
-sin
Aklımın ucunda
Çam ağacının tepesinde
-sin.
Aşağı yukarı bin beş yüz metre'deydik. Çıkıyoruz hala. En tepedeki düzlüğü gösterdi Erdem. "Oraya gidiyoruz" dedi. Yeşil düzlüğe. "Acaba ne çiçeği bu kırmızılar?" diye sorduk Erdem'e. "Yılbaşı çiçeği" dedi. Gülüştük. Tüm tomurcuk kırmızı çiçekler yılbaşı çiçeği.
İndi. Sis indi dağların tepesine.
İnsan ses yapıyor. Ses yapmayı seviyor. İki bin metre yükseklikte bağırarak konuşabiliyor. Kahkahalar... Ben bir hayvan olsaydım bir ağacın altında uyurdum şimdi.
(Şu yaşa geldiğinde hala birisinin söylediklerini önemseyeceksin deselerdi sevinirdim.
Şu yaşa geldiğinde hala birisinin söylemediklerini önemseyeceksin deselerdi üzülürdüm.)
Orada öyle salınıyor duman'la sis.
Şimdi yanımda olsaydın sen,
susmazdın.
Halbuki sessizlik sözlerinde gizli.
Bir kaç ağaç, bir çok dağ. Soldan sağa.
Burada sadece tavanda asılı duran küçük örümcek ve sis var.
Sis, sağdan sola.
Dere yıkanması. Ruh temizliği. Buldum yine içeride dertli bir 'şey'. Hep aynı kapalı kapıya çıkan.
Sisler ve bulutlar kovdular bizi. Kovulduk yayladan başka bir cennete. Yol boyu çiçekler. Salkım salkım. Yol da ne yoldu ha? Pokut yaylası. Pokut.
Dağ tepesi, çam ağacının ucu.
Konuşmalar. Anlatmalar.
Sen.
Yanı (başımda) kurt köpeği. Ares.
Koş Ares.
Güneş olsa bu kadar güzel olamazdın dağlarda.
Sisler anlatıyor, ben dinliyorum.
Şahidim yok, hamdolsun.
Ne zaman ki söylemek isteyeceksin,
Yazık.
Orada olmayacağım.
Subscribe to:
Posts (Atom)