Tuesday, August 30, 2011

Morpheus

Μορφεύς), the son of Sleep, and the god of dreams. The name signifies the fashioner or moulder, because he shaped or formed the dreams which appeared to the sleeper. (Ov. Met. 11.635; Hirt, Mythol. Bilderb. p. 199.)



Downright tired in this winter white
Though my best sleep is dressed in black
Ample hours to dream, still I lack
Repose, and wander through the night

A drink or two, blackjack straight through
Till dawn, ever unrequited love
Nothing brings peace, Heaven above
Send Morpheus to me, for I am due

Will you sing softly? Will you keep
Watch as the light begins to wane?
Steadfast and sweet, will you remain
God of my dreams, and let me sleep?


Saturday, August 27, 2011

Insan beyni. Sakaci.

Son bir aydir belki de her sabah 7.04'te uyaniyorum. Alarm kurar gibi. Kalkiyorum saate bakiyorum 07.04! Acaba ne olmustu diye merak ediyorum gecmiste bu zamanlarda. Nedir? Oyle bir uyaniyorum ki sanki bavul yapip bir yere gidecegim... Cay yapip okula gidecegim... Aceleyle bir muzik yetistirmek icin calismaya baslayacagim... Nedir? Nedir?

Sabahlari cok taze oluyor hava sonbahar'a dogru. Bulutlar var gokyuzunde gri'den beyaz. Anlayinca bir sebebi yok uyanmanin basliyorum beklemeye bir sure. Bekliyorum bir sey olacakmis gibi. Olmuyor. Peki madem diyip yatiyorum yeniden bir sure, bir kac saat daha uykuya. Peki. Madem.

Aklimda da U2'nun eski bir sarkisinin nakarati var bu sabah:

Sunday, August 21, 2011

What up?

Dun Caddebostan'a gittik. Gunduz sicak, ortuler, cim ustu yayildik. Dinlendik muhabbet ettik... Hatta ben seneler seneler sonra ilk defa bisiklete bindim. Tabii ona binmek denirse... Guzel vakit gecirdik, sakin. Yaz'in son gunleri oldugu gunesin acisindan, aksama dogru degisen renginden, havanin kokusundan, etraftaki sari yapraklardan kendini belli ediyor artik. Sonbahar geliyor net hissediliyor.

Caddebostan sahil'de takilabilmek icin arabayi Migros'un arkasindaki otopark'a birakirsin. Bilen bilir. Biz de arabayi oraya park etmistik. Dun aksam, sahilden sonra hava kararmadan cadde'ye yemege gittik. Plan iftar saatinde arabaya binip hizla acik kopruden Avrupa tarafinda gecmek, eve gelmek. Yemekten sonra otoparka bir geldik ki arabamin arkasina onune arac parketmisler. Bayagi ortada kalmis gariban. Ben boyle zamanlarda genellikle cok sinirlenirim. Yani kim sinirlenmez? Bu sefer bende bir sakinlik... Herhalde gunun sakinliginin yansimasi. Orada genc bir cocuk dolaniyordu esofmanli benim arabayi gorunce sivisti. Daha kucuk bir cocuk 11-12 yaslarinda (ayni esofmandan giymis - takim bunlar belli) 'abla ben oraya park etmeyin dedim dinlemediler' dedi. 'Bunlari seni mi parkettiriyorsun buraya?' dedim. 'Ben yardimci oluyorum' dedi. O ne demekse? Oyle bir vasfi, gorevi yok bu cocugun tabii. Kornaya bastim, bekledik falan kimse gelip gitmiyor. Yaslica bir kadin ve daha da yasli annesi geciyordu yanimdan. Dediler ki gecen gun bizim de basimiza geldi ayni olay, cevredeki genc arkadaslardan rica ettik yolu tikayan arabayi tutup cekip kenara koydular biz de cikabildik boylece! 'Haydaa' dedim icimden olaya bak. Hatta yok daha neler! Sonra hemen benim arabamin yaninda baska bir arabanin icinden bir adam cikti. Megerse tum olanlari gormus. Neyse uzatmayayim, o sirada bir grup genc arkadas (aynen kadinin dedigi gibi) ellerinde basket topu cikageldiler. Adam seslendi 'gencler bir yardimci olur musunuz su yolu tikayan arabayi el birligiyle kaldiralim? Bu arabayi da kaldigi yerden cikartalim'. Onlar da tabii olur abi filan... kaldirip cektiler arabayi kenara, benimkinin de kicini duzelttiler kaldirip, cikabileyim diye, onunkini cek bununkini cek, saga sola derken cikabildim ben. Tesekkur ettim hepsine. El salladim sonra dogru evime geldim. Aradan resmen arabami cekip aldik el yordamiyla =)

Simdi sorarim dunyanin neresinde iki gerizakali (http://selengulun.blogspot.com/2010/04/sehir-hayat-geri-zekallar.html) gelip arabani ortada birakacak sekilde onune arkasina park eder? Ote yandan dunyanin neresinde 'arkadaslar ya bir yardim edin de...' diye baslayan bir cumle kurup o insanlari arabani kaldirarak cekmeye ikna edebilirsin? Dilema.

Friday, August 12, 2011

Hiclige Yolculuk!

Daniele Camarda 'Journey into nothingness' parcamdan bir kisim paylasmis soundcloud'da megerse bir ay kadar olmus. Beni etiketlememis oldugu icin farkina bile varmamistim. Dun Aydin (Dorsay) soyledi sagolsun. Insanin her seyin farkinda bir menajeri olmasi ne guzel bir sey(mis). Ben de sagda solda paylasiyorum. Aslinda ornek buyuk. 10 dakika filan ama parcayi cok daha uzun calmisiz. Calmisiz da calmisiz. Herhalde album olur bu kayitlar. Video kayitlari da var bu konserin. Daha henuz bakmaya firsatim olmadi. Oldugunda oturup bir karar vermek gerekecek Audio mu yayinlamali bu kayitlari yoksa canli konser dvd'si mi? Ama muhakkak yayinlamali. Orasi kesin.

11 Subat 2011. Borusan Muzik Evi'nde Selen Gulun Trio...

Iste size boyle bir 'Journey into nothingness'.

Sunday, August 7, 2011

Evde

sari top, su pompasi, mutfak kosesi, bos su siseleri, yumurta tavasi, sarap bardaklari, bej koltuk, filmler, mumluk, pili takilmamis kucuk beyaz saat, mikado, andy goldsworthy, yeni pasabahce bardak altliklari, sarap acacagi, balkon, calisma masasi, nord, mektuplar (sonsuzluk saati), hepsi bana buyuk gelen siyah t-shirtler, mavi elbise, sari bej kasket, lego saat, carsaflar, yastiklar, kirmizi beyaz kareli masa ortusu, yatak, yesil havlu, dis fircasi, tom's dis macunlari...............

d & m & chef..........

...yoldan not(lar)

Friday, August 5, 2011

Ben 002



Siz olmasaydiniz biz vardik.
Ben olmasam siz yine de varsiniz.




...yoldan not(lar).