Monday, January 31, 2011

Şubat'ta neler olacak?

Hemen yarın, ayın 1'inde aksiyon başlıyor. re:konstruKt presents... improvised sessions w/ Mike Cooper konserleri dahilinde açılış performansını Nublu İstanbul'da ben ve Ediz Hafızoğlu yapıyoruz. Doğaçlama olacağı için konser o gece orada tanışacağız Mike ile. Hep beraber göreceğiz bakalım nasıl bir konser olacak. Giriş ücretsiz.

Selen Gülün/ Mike Cooper/Ediz Hafızoğlu @ Nublu Istanbul @ Babylon, 10 PM
http://www.nubluistanbul.net

Şubat'ın 11'i (Cuma) benim için çok önemli. Yıllardır bir araya gelip çalmaya çalıştığım inanılmaz Sicilyalı müzisyen Daniele Camarda ile Borusan Müzik Evi'nde benim müziklerimi çalacağız. Bu olayın gerçekleşecek olması ihtimali bile beni heyecanlandırırken konseri, müziği filan düşünemiyorum şu an. Bu performansı kaydetmeliyim! Bundan eminim. O da biraz evvel konuştuğumuzda, "Tek provayla seyirci/dinleyici karşısında çalıyor olacağız. Çok başka bir enerji oluşacaktır stüdyo'da olacağından. Muhakkak kaydetmeliyiz" dedi. Davulu sevgili Ediz Hafızoğlu çalacak. Biz Ediz ile Ekim'deki 20. Akbank Caz Festivali için yaptığımız Kampüste Caz turnesinde parçalara alıştık, ısındık hatta kaynadık. Answers albümünden de çalacağız ama daha çok yeni parçalar çalacağız. Hatta belki bir kaç parça için de stüdyoya gireriz. Ben dayanamadım, yeni bir şey yazmaya başladım bu akşam zaten. Herhalde o akşam bunu da çalarız. Bu performans kaçmaz derim!

Daha fazla bilgi için bir kaç link tıkla:

Daniele ilk yayınlanmış albümünü 2002 senesinde, 25 yaşındayken Solo bas+loops+hazırlanmış bas için yapmış birisidir.
http://www.cdbaby.com/cd/camarda
Bu albüm hakkında All About Jazz'da çıkmış eleştiri:
http://www.allaboutjazz.com/php/article.php?id=10509
Official myspace:
http://www.myspace.com/dcamarda




Selen Gülün Trio featuring Daniele Camarda on Electric Bass @ Borusan Müzik Evi, İstanbul, 9.30 PM


http://www.borusanmuzikevi.com/etkinlikler.aspx

Şubat'ın 14'ü, Pazartesi yeniden doğaçlama günü. Ama bu sefer Selen Gülün/Daniele Camarda Duo. Daniele kendisi için yeni yapılmış 7 telli bir bas ile gelecek İstanbul'a. İlk defa bir konserde çalıyor ve deniyor olacak aleti. Kendisi benden daha heyecanlı bu konuda. Konser Nublu Istanbul @ Babylon'da 10.30 PM. Giriş ücretsiz. Aynı saatlerde Babylon'da Macy Gray konseri var. Umarım bize çok ses sızmaz. Nublu'nun böyle bir sorunu olabiliyor bazen.

17 Şubat'ta ben Diyarbakır'a gidiyorum, Ediz ve Serhan Erkol (Alto sax) ile çalmaya. Diyarbakır Kültür ve Sanat Vakfı'nda. Bu aslında Eskişehir Genç Caz Festivalini senelerdir özveriyle gerçekleştiren Devrim Dikkaya'nın daveti. Konseri Ahmet Türkmenoğlu ile çalacaklarmış ama Ahmet gidemiyor. Ben zaten kendimi turist olarak monte etmiştim bu performansa, onlarla gidip gezecek geri gelecektim. Ahmet gidemeyince çalmak bana kaldı. Muhteşem oldu. Diyarbakır'a konsere gidiyorum. Oley!

http://www.dksv.org/

Şubat 24'te Jazz @ Cezayir'de çalacağım. Fakat hala gruba karar veremedim. Cengiz Baysal davul çalacak o gece, ama nasıl bir proje, başka kimler çalacak hala düşünüyorum. Programda Selen Gülün Trio diye yazıyor. Zaten artık kimse bana sormuyor hangi projeyi çalacaksın diye. Trio çalacağıma herkes emin. Acayip iş, üstüme yapıştı bu üçlü çalma olayı. Zamanında bir arkadaşımın arkadaşı tanışıp el sıkıştığımızda "aaa... biz senin soyadın Trio zannediyorduk" demişti de çok gülmüştük. Belki de şaka yapmamıştı kimbilir. Biz de Trio diyelim madem =) Mekan harika, mekanda ses harika ve giriş ücreti yok.

Selen Gülün Trio @ Jazz @ Cezayir, 10 PM

http://www.cezayir-istanbul.com/newsite/main_en.html


Çok çabuk 123 grubunun İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ile 19 Mayıs'ta çalacağı konserinin aranjmanlarına başlamalıyım. Son toplantıyı yaptık elime notalar geçmeye başladı. Çok az zaman kaldı ve 12 parça var. Amy Salsgiver'da çalacakmış o konserde grupla. Çok sevindim. Ayrı bir heyecan kattı olaya.

Güya şu an akademik tatildeyim ama bu sene tatil cidden yalan oldu. Yarın juri, perşembe juri... Haftaya zaten öğrenci okul kayıtları, danışmanlık görevi v.s... derken dersler başlayacak. Ben bu dönem "Women in Music" dersi açıyorum Bilgi Üniversitesi'nin geneline. Bir sürü Kadın Müzisyen çağırmayı planlıyorum müziğin ayrı ayrı dallarından dersime. Aslında o dersleri de kaydetmeli. Önemli bir belge olabilir ilerisi için.


Bu ay TRT Caz Orkestrası'nın koro ile birlikte seslendirmek üzere sipariş verdiği 2008 senesinde sözlerini/müziğini yazdığım Sakin adlı bestemin ilk seslendirilişi ve kayıdı gerçekleşecek. Geçen hafta en sonunda TRT Gençlik Korosu'nun provasına gidebildim. Ben Amerika'dayken aslında çalmak istemişler ama bana telefonumdan ulaşamamışlar. TRT için başka bir ulaşma yolu da olmadığı için(!)... Mimar Sinan öğrenciliğim döneminde, Koro dersinden geç kaldığım için beni düzenli aralıklarla kovan (sabah'ın 9'uydu ders galiba?!) Gökçen Koray yönetiyor koroyu. Çok iyi çalışmışlar, etkilendim performanstan. Hatta sonunda gözlerim doldu. İnsan sesi çok acayip bir şey! Ama çaktırmadım kimseye =) Sonra Ayşe ile yemek yemeye gittik. En eğlenceli kısmı da oydu. Şimdi heyecanla önümüzdeki günlerde gerçekleşecek performansı bekliyorum.




Tuesday, January 25, 2011

Gemi

Bildiğin
Çiçekler yerine yağmurlar.
Kimilerinin dediği gibi
Ağacın altına gömülü bir gemi.

Sözün şartı var.
Sen söylersen, ben söylerim.

Bazısı iç çeker
Derin derin havayı koklar.
Şarkı gibi
Sevdiğim.

Havada suda
Dibinde saklı yeşil ve parlak.

Bakarsan.

Bakmazsan
Noktanın içi
Sızlayan gemi düdüğü.

25/01/2011
İstanbul





Saturday, January 22, 2011

Cadı Avı: Çirkin mi?

Dün gece yedi aklı evvel kadın müzisyen Ceyl'an Ertem'in Cadı Avı projesi kapsamında bir araya gelip eteklerimizdekileri döktük. Eğlendik. Ama herkes eğlenmedi galiba.
Ceylan bir süredir Cadı Avı diye bir video dizisi yapıyor Türkiye'deki Kadın Müzisyenler ile ilgili. İkinci serisinde ben de konuştum. Uzun yazmaya gerek yok konuyla ilgili. Gidip seyretmek ne olup bittiğini orada bence en iyisi. Çeşit çeşit kadının peşinden gidiyor, daha da gidecek gibi gözüküyor.

Cadı Avı (TanıtımFilmi), Witch Hunt (Trailer) from CADI AVI on Vimeo.
Bana "şunlar bunlar çalacak, şöyle böyle bir performans var kafamda sen çalmak ister misiiiiiin?" deyince" cevaben o gece sahnede olmazsam çatlarım zaten" dedim. Sonrası neler yapılabilir konusunda e-mailler uçuştu, ve Ceylan'ın evinde börekli, poğaçalı, kekli, sazlı sözlü, bol muhabbetli bir buluşma gerçekleşti. Konuşuldu, bol bol kahkaha atıldı ve neler çalınabilire karar verildi? Şimdi kolay mı yani birbiri ile yeni tanışan insanlar var grupta ve bunlar bir araya gelip müzik yapacak? Kolay değil tabii, ama işin en heyecan verici tarafı da herkes için sanırım buydu. Ne çalınacak? İçimizden gelen. Zaten projenin amacı bu. İçimizden geldiği gibi... Ceylan'a dedim ki neden biz? O da dedi ki "e projenin adı Cadı Avı". Bu iltifatla hepimiz coştuk. Kahkaha attık yüksek sesle! Ahahhahahaaa.............

Sonra çalma günü geldi çattı. Dün gece sahnedeydik. Nublu İstanbul'da. Amy Salsgiver (perküsyonlar/ses), Aslıhan Güngör (Arp), Ceylan Ertem (vokal/efektler), Gökçen Dilek Acay (keman/ses), Gülşah Erol (Çello) ve ben naçizane müzisyen arkadaşınız (rhodes/ses). E tabii bir Cuma gecesi tıklım tıkış mekan. Herhalde herkes sahnede 6 müzisyen kadın var diye gelmemiştir mekana. Birileri müzik için gelmiştir muhakkak diyorsun. Emin misin?

Peki o zaman bu insanların bir kısmı niye gelmiş? Bağıra çağıra konuşmaya gelmişler, ve bunu yaparken de bu kadınlar acaba n
e yapıyo yaa diye sahneye bize BAKMAYA gelmişler. Sanırım ne baktıklarından ne de duyduklarından çok hoşnut oldular ki gecenin sonunda 20 kişi filan kalmıştı mekanda. Ay ayol nereye gittiniz öyle hemen, toputopu 75 dakika kaldık sahnede? Halbuki biraz daha bağırıp çağıracaktık. Eh, bir dahakine daha uzun kalırsınz...

Dün sahnede cadılar provası+sound çekmesi esnasında haddini aşmayı seven bir "errkek" müzisyen arkadaşımız çalışılan bir Björk parçası esnasında benim çalmadığımı farkedince yanıma gelip bana "selen, sen de şöyle böyle bir şeyler çalabilirsin" dedi! Kendisi durum karşısında benim bir yaratıcılık sorunu(?) yaşıyor olduğumdan endişelenmiş olacak, acilen, kendisine sorulmasını bile beklemeden müdahale etmeyi uygun buldu(??). Ben de ona "çalmak istemiyorum" dedim. Basit. Çok kibarım. Daha neler neler denebilirdi oysa ki... Sahnede 7 kişi olunca hepimizin hep çalması gerekiyor ya. Ne diye duruyorum ben, çal kızım.

Dün gece biz çalarken herkes deli gibi bağırarak konuşmaya başlayınca ceylan "şşşş...." vokaline girdi. Arkasindan biz de hemen takip... "sus kızım, konuşma" lar patladı bizden müziğin içine... Biz de bağırdık! Bir nebze sustular sanki. Ama sonra yeniden....... O an en eğlendiğim andı konserde.

Ne çaldık? Söylenerek başladık 7 kadın sahnede vır vır vır.... Olması gereken bu değil mi? Kadın dediğin söylenir(?!). Söylendik. Sonra ben çalmaya başladım, modal bir his var, birileri eklendi de eklendi... Arkasından Portishead'in Roads parçasına bağlandık, parçayı dağıttık üstünde debelendik. Sonra Amy'nin müziği çalındı. Kontrol edilmiş doğaçlamalar ilk bölümde, ikinci bölümde çok tatlı bir yazılı müziğe bağlandı. Daha iyi çalınabilirdi, evet, prova lazımdı. Sonra Ceylan girdi bir işe, looplar, konuşmalar, biz eklendik. Serbest, içimizden geldiğince. En son kapanışta benim kontrol edilmiş doğaçlamalara tamamen açık "baby witches" diye bir müziğimi çaldık. Çok acayip yerlere gitti, kapandı açıldı kapandı sonu. Bir de baktık konuşanlar gitmiş. Aferin bize.

Ne oldu? Dışarıda şöyle konuşan insanlara denk geldik: "Hazırlanmamışlar". Neye hazırlanacaktık pardon? İçimizden geldiği gibi deyince biz şeetmiştik... Onsenelerce bunun gibi ve bir sürü insanın bir taraflarının yemeyeceği işler yaparak, sahnelere çıkarak, okullar okuyarak, memleket memleket dolaşarak "hazırlanmış" 7 tane kadın müzisyen sahnede. Muhteşem demiyorum bakınız. Konu o değil. Evin derli toplu mu kızım senin? Ha? Temiz mi? Sen ondan haber ver.

Ben en iyisi bu hazırlığı eleştirilen cadıların işleri ile ilgili bağlantılar ekleyeyim buraya. Vaktiniz olursa, boş bir zamanınızda tıklarsınız.

Ceyl'an Ertem: Yeni albümü var. Soluk.
http://www.myspace.com/ceylanertem
Amy Salsgiver:
http://www.myspace.com/amysalsgiver
Gökçen Dilek Ac
ay:
http://vimeo.com/user5166473
Gülşah Erol:
http://www.myspace.com/gulsaherol
Aslıhan Güngör:Son zamanlardaki işleri için sa ne na perküsyon grubu veya borusan senfoni orkestrası programlarına bakabilirsiniz.
Daha iyi çalınabilinir miydi? Tabii ki. Senelerdir hiç ama hiç "hazırlanmadan" sahne yapan müzisyen arkadaşlarımız var, çalıyorlar, çalıyorlar, konuşuyorlar içlerinden geldiği gibi. Manası olmayan işler de yapanları var tabii ki bir sürü incir çekirdeği doldurmayan işler, işler, işler, sözler, sözler dinliyoruz her gün. Çoğu erkek çünkü çok az kadın o dünyadan içeri alınıyor. Kimse sakın ha, "yok yaa aslında..." filan demesin. Biliyorum. Çünkü "oradaydım"! Bu işin kadın erkek olmakla zaten ilgisi yok. Yapılan işe gösterilen özen ile ilgisi var. Çok açık ve net: kadın kendini ortaya koyan, ayan beyan afişe eden işler yaptığı zaman "cadı" damgasını yiyor. Bu konuyu burada toparlayamadım ama daha iyisi var. "Women in Music" diye bir ders açıyorum bu dönem Bilgi Üniversitesi'nde. Buyurun gelin. Feminist (!) dersi değil, vallahi. Korkmayın. Gelin. Toparlayayım.
Ne olmalıydı? Müzik dinlemeye (cidden nereye gidiyor haftasonu bu insanlar?) gelmiş olan ve sahnede kimleri izleyeceğini bilen bu bilinçli dinleyici, bu 7 aykırı tip'in bir araya geldiği zaman nasıl bir iş çıkaracağını aşağı yukarı tahmin etmeliydi. Tiplere bak bir. Düzenli tertipli bir müzik çıkma ihtimali var mı bu tip'lerden? Bu "kız"ların derdi var ayol! Bağırıp çağıracak, söylenecek bazen ama tatlı tatlı da çalacak. Söylenmenin çeşit çeşit yöntemi var. Ben 30 senedir söyleniyorum "önümdeki alet" üzerinden (afedersiniz)! Alışmalı bu kadınların sesine. Başka bir alternatif yok. Ha şöyle bir alternatif her zaman var; iki kapı ilerde bir grup muhakkak "with or without you"yu çalıyordur. Gidip orada bağıra çağıra siz de şarkıya eşlik edebilirsiniz. Ama bence orada da bağırarak konuşmayın. Acayip bir şey sahneye gelen dinleyici bağırtısı. Bu arada istendiği, beklendiği gibi de giyinmemiş olabiliriz tabii, pardon. İşte herkes kendi gibiydi. Ama genellikle severim ben giyinmeyi, süslenmeyi. Bu sefer de makyajım vardı, içim rahat!!! Çirkin değildim(?).

Aklıma bir hikaye geldi. Bir arkadaşımın o zamanlar 3,5 yaşında olan güzel kızı tuvalet alışkanlıklarını değiştirmişti. Dertli oldular. Birisi demiş ki "prenseslerin boku olmaz". O da tutuyor da tutuyor. Bok vardı!
Ne alaka şimdi Cadı Avı konserinden buralara.. Beyin işte acayip bir organ. Sinir sisteminin yönetim merkezi. Alıyor seni sürüklüyor bir yerlere.Ya! Başka bir hikaye daha geldi bak şimdi aklıma. Zaten hiç çıkmıyor bu aralar. Ayşe Paşalı. Kim bu kadın? Ne olmuş ona? Google search!



Çirkin mi? Evet, çirkin!


Monday, January 17, 2011

Mektup mu? Sonsuzluk saati mi?


Bu bir mektup! Ama kapağı Infinity Clock (Sonsuzluk saati). Mektubu yazan maki gidip bunu arabamın müzik çalarına astı! Neden? İhtiyacım olursa eğer, bakıp faydalanayım diye. Zamanın neresindeyim, neden oradayım (buradayım)? Başka bir zamanda başka bir yerde olabilir miydim? Şimdi aslında şimdi mi? Yoksa geçti mi? Birazdan oldu mu sana şimdi?!



Infinity Clock, by e.



Eve getirdim mektubu. Douglas çok ilgilendi mektupla. Kimden geldiğini biliyor olsa gerek...






Şapka zannetti bir an. Mümkün. Douglas bu!









Eve gelip okudum mektubu. Havaalanında okumadım. Yolda durup okumadım. Eve geldim. Dağınıktı ev. Toplamak lazım, ama hiç içimden gelmiyor. Kahve kokusu da gitsin istemiyorum hiç. Her şey olduğu yerde kalsa. Sonsuzluk saati'ne bakıyorum. Birazdan olmuş mu sana çoktan?




Okudum mektubu evet. Ne güzel bir mektup.

Sonra en doğru yeri buldum bence sonsuzluk saati'ne.

İşte tam da...

Thursday, January 6, 2011

Ocak'ta neler olacak?

Bu senenin ilk konserini çaldım bile! 3 Ocak'ta Nublu'da Demirhan Baylan Bas'ta ve Ekin Cengizkan Davul'da. Öncesinde Ali Somay'in projesi vardı. Bir sürü Bilgi Muzik'ten müzisyen sahnede sağda solda... Biz sound check yapmadık. Onlar rahat rahat hazırlansınlar diye düşündüm. Bizim sahne sesimiz bir felaketti ama onların konserinde ses güzeldi. Bir şekilde benim için daha önemliydi onların rahat etmesi sahnede. Hocaysan her daim hocasın işte.

İkinci konser 13 Ocak, perşembe Jazz @ Cezayir'de. Cezayir çok tatlı bir mekan. Eskiden çok giderdim. Galatasaray Lisesi'nin tam arkasında kalıyor. Otopark problemi de yok. İlk defa o gece sahnede yeni Nord Stage'imi kullanayım diyorum ama bakalım olabilecek mi? Hala elimde çok ciddi ağrılar var. O gece Nublu'da çaldıktan sonra iki gün bileğimde tanımlayamadığım ağrılar oldu. Herkes yapma diyor aslında sanırım bir bildikleri var. Belki bir süre daha çalmamak lazım.

Bilgi Üniversitesi'nde dersler bitti. Final dönemi başladı. Sınav yapıp kağıt okuyorum. Rutin. Bir süre sonra o da bitecek. Kalacağım kendi kendime, kendi işlerimle diye umuyorum. Ara tatilinde insan o kadar çok şey yapmak istiyor ki, dinlenmek "kendim için bir şey yapmam lazım" diyerekten bir gerekliliğe dönüşüyor. Şimdiye kadar kendimi dinlendiremedim bu dönem aralarında. Acaba bu sefer becerebilecek miyim?

21 Ocak'ta Ceylan'ın Cadı Avı projesi Nublu sahnesinde olacak. Bir aksilik olmaz ise bir sürü "bayan" müzisyen [ :) ] sahnede olacağız. Bekleriz!

Bu aralar biraz kafam karışık. Genellikle değilmiş gibi yazınca komik oldu, ama aslında şöyle karışık, yapmam gerekenlerle pek duygusal bağım yok. Yani bir sürü proje var önümde ama çok azı için heyecanlandığım söylenebilir. Bu durum çok alışık olduğum bir durum değil. Yaratıcı enerjiyi depoluyormuşum gibi geliyor, ileride bir dönemde kullanmak üzere. Yine hedefler var tabii, beklemeler... beklemeler...

Bu arada 123'ün yeni albümünün (Arve) orkestra aranjmanları bekler beni. Konser Mayıs'ta. 12 Parça var aranjmanını yapmam gereken. Artık başlamalı. Son dakikada yapılacak bir iş değil. TRT Caz Orkestrası + TRT Gençlik Korosu 2 sene önce onların siparişi ile yazdığım "Sakin" adlı müziğimi çalışıyor. Yakında kaydedecekler. Merak içindeyim, provalarına gideceğim, sanırım Şubat'ta performans.

Umarım Ocak bir sürü kitap okuyarak, sakin sakin, iyileşmeye çalışarak, film seyrederek (Mary & Max :) geçer. Zira sevgili dostum Kim Cascone'un bana dün yolladığı e-postasında yazdığı gibi:"... taking good care of your body is rule #1
healing takes time
can't argue with science
take time to read, think and eat well".

Bazen başkalarının dediklerini de dinlemek lazım Selen!