Thursday, September 30, 2010

Takipçisine notlar: Ekim'de Neler Olacak?

Bir sürü konser olacak. Konserler çeşit çeşit mekanda hem doğaçlama severleri, hem Trio dinlemeyi sevenleri hem de şarkı dinlemek isteyenleri kucaklıyor.

4-8 Ekim 20. Akbank Caz Festivali, Kampüste Caz, Selen Gülün Trio

4 Ekim Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Sinema Anadolu Salonu, 8 PM

5 Ekim Ankara Hacettepe Üniversitesi Kültür Merkezi, 8 PM

6 Ekim İzmir Ege Üniversitesi Konferans Salonu, 8 PM

7 Ekim İzmir Ekonomi Üniversitesi Kültür Sanat Evi, 8 PM

8 Ekim Gaziantep Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi Salonu, 8 PM

Ekip Patrick Zambonin (El Bs) ve Ediz Hafızoğlu (Davul) ile oluşturduğum bir Trio. Patrick Answers (pozitif, 2010) albümünde ve benim Just About Jazz Live albümümde de çalmış olan İsviçre’li basçı. Answers albümünü ve çok yeni yazdığım parçaları çalacağız turnede. Çok ama çok heyecanlıyım ben bu turne için. Bir sürü fotoğraf ve video çekmek istiyorum turne boyunca.

http://www.akbanksanat.com/web/423-9161-1-1/akbank_sanat/20_caz_festivali/20__caz_festivali/kampuste_caz

9 Ekim 20. Akbank Caz Festivali, Selen Gülün by Selen Gülün (Solo), @ the seed 9 PM.

re:konstruKt için yapmış olduğum solo albüm gibi tamamen doğaçlama çalacağım bir konser. Ayrıca mekan çok güzel! Akbank Caz Festivali’nin geçmişine yakışır nitelikte, kulakları zorlayacak bir konser olabilir. Buradan uyarıyorum =)

iki by selen gulun

http://www.akbanksanat.com/web/425-9058-1-1/akbank_sanat/20_caz_festivali/20__caz_festivali_sanatcilar/selen_gulun_by_selen_gulun

15 Ekim Serra Tavşanlı evleniyor! Serra benim Almanya’da yaşayan muhteşem Piyanist/Müzisyen arkadaşım. Bir kardeşim olsa ancak bu kadar severim. Bu sebepten ajandamda çok önemli bir yer kaplıyor.

Serra kim bilmek istiyorsanız websitesi şu, http://www.serra-tavsanli.de/

Utku (Tavil) 17 Ekim’de İstanbul’a geliyorum 17-27’si arası bir şeyler yapalım sen, ben, Francesco dedi. Ben de “oooo... ne güzel” dedim =) En kötü ihtimalle bir araya gelip kayıt yaparız diye konuştuk. Ne günlere kaldık! Kötü ihtimale bakılırsa...

Utku myspace'de, http://www.myspace.com/utkutavil

24 Ekim Selen Gülün & Ulrich Drechsler Quartet @ Tamirane, brunch, 2 – 4 PM.

Uli dünyaca ünlü bir Alman Bas Klarinetçi. En son Şubat’ta Ankara Caz Festivali’nde Davulda Jörg Mikula’nın da olduğu çok beğenilen bir konser çalmıştık. Bu sefer Bas gitarda Francesco Fantini ve Davulda Ediz Hafızoğlu ile yine biraz ondan biraz benden çalacağız.

http://www.ulrichdrechsler.com

26 Ekim Selen Gülün (Rhodes, vc) / Feryin Kaya (Bs) / Berke Can Özcan (Dvl) @ Nublu İstanbul, 10.30 PM

Yeni yazdığım şarkıları çalacağız. Belki biraz eskilerden de... Nublu İstanbul’da ilk defa. Çok acayip şeyler olabilir bu konserde. Mekan şimdiden oldu ve doldu. Sevgili Dilara Sakpınar sayesinde. Kendine not: Muhakkak kayıt alınmalı!

nublu istanbul'u takip için, http://www.facebook.com/photo.php?pid=4984097&id=621998048&ref=fbx_album#!/nubluistanbul?ref=ts

27 Ekim Selen Gülün Trio “Answers” konseri, Indigo Alt, Beyoğlu.

Answers albümünü ilk defa İstanbul’da çalabileceğim bu ay. Aslında uzun bir aradan sonra ilk defa... En son albüm çıktığında, yani Haziran’da ağır yağmurlu bir günde Alper Yılmaz (El Bs) ve Ediz ile çalmıştık Eylül Bar’da. Süper bir performans olmuştu. Aylar sonra çalabileceğiz albümü yeniden İstanbul'da. Bu sefer Francesco ve Ferit Odman (dvl) ile.

29 Ekim’de bir aksilik olmaz ise ben Amerika'ya gidiyorum. Orada da Kasım ayında Nick Kadajski (Al Sx), Alper Yılmaz, ve Ekin Cengizkan (dvl) ile NY konserleri arkasından yine Ekin ve Andrew Dow (Bs) ile Boston konserimiz olacak. Bir de eski okulum Berklee College of Music’te ders vereceğim, Berklee'nin daveti üzerine görüşmeler yapacağız Seda Ergül ile İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümünü temsilen. Ayrıntıları Kasım gelmeye yakın paylaşırım.

Tüm bu süre zarfında müthiş koreograf Aydın Teker’in yeni çalışmasına müzik yazıyor, hazırlıyor olacağım. Bu çalışmamda da sevgili yeni mezun Bilgi öğrencim Ali Somay bana yardımcı olacak. Hatta işe ekstra yaratıcılık katacağına eminim. İlk gösteri 2 Aralık'ta Belçika'da.

Bu arada Bilgi Müzik’te ders vermeye devam!

Ekim ayı içinde orada burada bir yerlerde karşılaşmak umuduyla...

Thursday, September 23, 2010

Liste.

Hangi konserlere gidelim diye teker teker soran tüm arkadaşlarıma ortak cevabımdır. 20. Akbank Caz Festivali bugün İmer Demirer Quartet konseri ile gerçekten başlıyor. Süper konserler var. Benim listem şöyle:


23 Eylül Imer Demirer Quartet
24 Eylül John Surman with Chris Laurence & The Trans4mation String Quartet
25 Eylül Aydın Esen & Wolfgang Muthspiel
28 Eylül Nils Petter Molvaer
29 Eylül Miroslav Vitous “Remembering Weather Report” featuring Franco Ambrosetti
1 Ekim The Sun Ra Arkestra
2 Ekim Evan Parker & KonstruKt
3 Ekim Instant Composers Pool Orchestra
4-8 Ekim Ben turnedeyim. Turneye gelemeyenler, siz buyurun bunlara gidin!
5 Ekim Oğuz Büyükberber Solo
6 Ekim Oğuz Büyükberber; Simon Nabatov; Gerry Hamingway
09 Ekim Selen Gülün by Selen Gülün ;) ben de gideceğim!

Orada burada görüşmek üzere!

Wednesday, September 8, 2010

Bu. Gün.


Neler oldu neler demek isterdim. Acayip sıradan bir gündü ama. Uzun zamandır görmediğim çok eski bir arkadaşımla buluşma heyecanı içindeydim. Öğlen 2.45, Beşiktaş - Kadıköy vapuruna yetişebilmek için alelacele evden çıktım. Taksiye atladım. Şöför bana yolların kilit olduğunu anlattı (Bayram arafesi kaosu) ve ulus-ortaköy yolunu kullanıp Beşiktaş'a götürmeyi önerdi. Olur dedim. Her zaman olduğu gibi takside midem bulandı!

Beşiktaş'ta inip yapmayı en sevdiğim şeyi yaptım ve simitçiden çatal aldım. Vapurda yemek üzere... Vapuru bekleyemedim. O sırada birisi bana "selen" dedi. Baktım en yeni arkadaşım Francesco! Kendisi benimle sadece iki kez görüşmüş birisi olarak (biri planlı, biri de şimdiki gibi plansız) elimdeki yarım çatalı gösterip neden her zaman aç olduğumu sordu? Geçen sefer de yanında tost yemiştim. Ona bu konunun genellikle merak konusu olduğunu anlattım. Hatta yakın arkadaşlarımın ve ailemin süregelen "kızım seni hep aç mı bırakıyorlar bu ne? hep açsın hep açsın..." şikayetlerini anlattım. Sonra güle oynaya vapura bindik, biraz müzikten ve İstanbul'dan konuştuk. Şehrin sonbahar renklerinin ve kokusunun güzelliğine övgüler yağdırdık. Kendisi İstanbul'a yeni gelmiş İtalyan bir basçı. Yolculuk boyunca üstüme düşen Türk misafirperverliği görevimi tabii ki yerine getirdim ve İstanbul'da yaşamak karari konusunda bir kez daha ödünü patlattim.

Şenol beni iskeleden aldı. Francesco ile tanıştırdım onları. Genç italyan basçı (en yeni arkadaşım) ile bir türk davulcu (en eski arkadaşım) kadıköy iskelesi'nde böylece tanıştılar. Basçı davulcu karşılaşması. Çeşit çeşit tezat. Kısa boylu, uzun boylu. Sarışın, Esmer. Genç, Olgun v.s... v.s....

Littlethunderstorm ile Kadıköy'de bir mekanda bira içtik, konuştuk. Konuştuk. Konuştuk. Konuştuk. Konuştuk. Sonra akşam oldu. Şenol bana yol için kahve aldı. Kabataş vapuruna bindim. Vapur bomboş. Hem iftar saati, hem de arefe. Harika! Etrafta İstanbul renkleri, çok acayip! Kitap mı, müzik mi? Müzik.

Patricia Barber'ın Mythologies albümü, yeniden. İstanbul'un rengi koyu mavi olmuş. Işıklar açılmış, saçılmış... Şu sözler takıldı kulağıma İstanbul sonbaharının erken akşamında:

You watch it turn from dark to dawn
you don't seem to need much sleep
your unconcerned day is breaking like a wave

and the water is much too deep...


[Bazı insanların sadece yaşaması mı gerekiyor? Bazı insanların sadece yaşaması gerekiyor.]

İndim vapurdan. Jeton aldım. Füniküler sistemi, yukarıya Taksim'e. Yeniden jeton. Bu sefer doğru 4. levent'e. Metro'da P'ler bitti, R'ler başladı. Eyvah, Radiohead / In Rainbows!

Karardı etraf. Tüm exit'ler gözüme çarpıyor.

Durakta indim. Yürümeye karar verdim yokuş aşağı, eve kadar. Radiohead yürütür adamı. Yolda bir çöp kutusunda iki siyah kapı. Durup baktım. Kediler vardı, onlarla konuştum. Kedim öldüğünden beri sokak kedileriyle konuşuyorum. Ben de. Sonra biraz daha yürüdüm. Hep oturmak istediğim banka oturdum parkta. Durdum biraz. In Rainbows albümü adamı akşamın bir saati bankta oturtur. Yeniden yürümeye başladığımda Koza sitelerinin önünde taksi bekleyen, güzel uzun bacakları olan koca gözlü bir kızla selamlaştım. Yola ağaçlardan düşen kırmızı küçük meyveciklere (vişne?) basmadan yürümeye çalıştım.

Eve tam zamanında girdim. Ayarlasam olmazdı.

In the deepest ocean
the bottom of the sea
your eyes they tell me
why should I stay here?
why should I stay?
I'd be crazy not to follow
follow where you lead
your eyes, they turn me
.......

Günün geri kalanında (gece) sessiz kalmayı tercih ediyorum.

Thursday, September 2, 2010

12 Eylül ile ilgili bomboş haberler! Hemen şimdi!


Zamanı geldi yazmak lazım şöyle oldu böyle oldu... 12 Eylül ile ilgili üç haber. Merkür geri gidiyormuş! İnsanlar konuşup duruyor. Şimdi bu konuda yazmam gerekiyor. Fazıl Say ile ilgili de yazmak gerekiyor. Bir de evet mi, hayır mı? Yoksa gündemden düşerim!?

1) Merkür geri gidiyor.
Gidiyorsa gidiyor, sizin başka bir işiniz yok mudur? Herkes işini gücünü bıraktı, merkür de merkür... Şimdiye kadar hiç mi geri gitmiyordu bu gezegen? Ya da biz şimdi neyse farkettik de yırttık mı yani? Ona göre düzenleyince hayatımızı ne olacak? Hep beraber 12 Eylül'ü bekliyoruz. Merkür geri gitmeyince hepimizin hayatı düzelecekmiş. O zamana kadar iş anlaşması yapmayıp elektronik eşya almayacakmışız. Benim zaten durmadan böyle şeyler yapma alışkanlığım yok. Bu durumda endişelenecek bir durumum da yok! Ayrıca anlaşma da yaptım. Tam sezon başı. Konserler bilmem neler... Nedir yani?

2) Evet. Fazıl Say ve Cüneyt Özdemir'in programına evet! Ne güzel program olmuş gayet duyarlı, tutarlı. Oh ne güzel! Herkes istediğini söylemiş çekinmeden, daha ne? Programdan önce Fazıl Say'a kızmak moda oldu, programdan sonra Cüneyt Özdemir'e. Sürekli takım tutma hali. Çok güzel program olmuş. İkisini de tebrik etmek lazım. Beyefendi gibi konuşmuşlar karşılıklı. TV seyretmiyorum ben, bir arkadaşım linkini yollamış oradan izledim. İyi etmiş, sağolsun, sayesinde gündem takip ettim. Muhabbette 12 Eylül referandum meselesi de geçti. Geçmese olmazdı zaten.

http://video.cnnturk.com/2010/programlar/8/26/5n1k-24-08-2010

3) Evet / Hayır kısmını pas geçeceğim izninizle. Lakin ben sizin ne oy vereceğinizi merak etmiyorum. Siz de benimkini etmeyiverin. Şart mı?

İşte gündem hakkında yazacaklarım bunlar. Benim kendi gündemim daha yoğun bu ara. Fırsat bulunca onu da yazarım yakında...